23 Aralık 2012 Pazar

ŞİRİNCE HEZİMETİ.


Günlerdir , dünyanın sonu geliyor diye çeşitli mihraklardan bombardımana tutulduk.

Yok efendim, yeni bir gezegen keşfedilmiş de dünyaya doğru geliyormuş. Yok efendim gökyüzü ikiye ayrılacakmış da dünya içine kaçacakmış.

Bunu söyleyenlerin içine kaçtı halihazırda.

Zaten insanlar ne doğru dürüst okuyup bilgi edinme alışkanlığına sahipler, ne de okuduklarını anlamaya gayret ediyorlar.

Biz türk ırkı zaten okumak, öğrenmek ile çok fazla ilgilenmediğimiz için, bu konu bizim çok çok uzağımızdaydı ama gene de keşkem interneti şöyle bir karıştırsaydık.

Karıştırınca, gerçekleri, eskilerin deyişiyle, kaskafamıza yerleştirip şüphelerimizden kurtulacaktık.

Tam tersi aptal aptal gökten uzaylı bekleyeceğimize, oturup hayatımıza devam edecektik.

Laf aramızda ben de kızıma 21inden önce burada olmasını tembihledim . Her ne kadar bu olayın saçma olduğundan yüzde yüz emin idiysem de gene de tüm ihtimalleri değerlendirdim .

Düşünün ki bunun yapan ben bu konuda hayli donanımlıyım .Eğer ben böyle yaptıysam artık siz cahil cühelanın heyecanını ve tutarsızlıklarının hadsizliğini tasavvur edin .

Mayalı arkadaşlar HAAB takvimini Bakhtun adını verdikleri 394.26 yıllık bölümlere ayırmışlardı. Ve 13 ncü
Bakhtun 21.Aralık ta sona eriyordu ve biz 14. Bakhtun yılına girdik.

Bu kadar basit . Ama tabii biz kendimizden beklenen öküzlükle olayı saptıra saptıra tanrıya, oradan Marduk gezegeni üzerinden, Diyanet İşlerine , oradan sekerek Hazreti İsa nın ETS Tur ile dünyaya yapacağı seyahate kadar getirdik .

Ve işi kıyamete bağladık .

Arkadaşlar, kıyametin nasıl olacağı 3 aşağı 5 yukarı bellidir.

Eğer biraz zahmet edip okursanız, tüm seçenekleri göreceksiniz.

Seçin istediğinizi  demiyorum . Dediğim sonumuzu aylar öncesinden görebileceğiz. Buna mani olmak için bilim adamları çalışıyor.

Yaşanabilir alternatif bir gezegen bulmak, hatta uygun hava koşullarını sağlamak için bile çalışıyorlar.

Kısacası biz insanlar tanrıya kolay kolay geçit vermeyiz, vermeyeceğiz .

Yok öyle yağma , kendi kaderimizi kendimiz tayin ederiz .

Sağol, varol.










6 Kasım 2012 Salı

RADYASYON VE ERKEKLERE FAYDALARI ..


Belki biliyorsunuzdur, doğadaki gerek her türlü  ürünler gerekse doğadaki çeşitli olaylar, sürekli  bir çeşit zararlı ışınlar yayıyor.
Cep telefonları’nın yaydığı radyasyonlu dalgalar konusunda yıllarca uyarılıyoruz .
Kimi bilim adamına gore Röntgen cihazı bile cep telefonlarından daha az radyasyon yayıyor
Demekki, bundan sonra ufak bir röntgen cihazı alacağız, hem röntgen çekip  hem konuşacağız  dermişim .
Gerçi hepinizin bilmediği bir konu var . Sabahtan akşama kadar dizi seyredip, radyasyonlu cep telefonlarınızla çan çun ederseniz , tabiiki bir boktan haberiniz olmaz . öyle tın tın olursunuz işte ..
Bir kere elektromanyetik  dalgalar ile radyasyon arasında fark vardır . Ama siz  cahiller bu ikisini hep karıştırıyorsunuz . Bir çok deyimi karıştırdığınız gibi . Mesela ‘’ teşbihte hata olmaz “ yerine “ temsilde hata olmaz ‘’ veya “ tesbihte hata olmaz “ denildiği gibi .
Her madde ve cihaz etrafına belirli oranlarda enerji bırakır . Bunlar radyasyon değildir .
Dünya Sağlık Örgütü tarafından cep telefonlarının  2B risk grubuna alındığını söylüyorum .
Bu 2B grubu içerisinde , şimdi dikkatli durum , Turşu ve kahve de var . Var ama, tabii sizin de bir küp turşu yiyeceğinizi  beklemiyoruz . Eğer yerseniz , çöp tenekenizi pardon midenizi bozarsınız .
Veyahutta oturup 15 fincan, eğer kıroysanız bardak,  kahve içerseniz, cep telefonundan aldığınız elektromanyetik dalgadan daha fazla zarar görürsünüz.
Veya TV de saatlerce siyasetçileri seyrederseniz manyak olursunuz . Gerçi bir değişiklik olmaz ama !
Sonracığıma, cep telefonundan aldığınız zararlı dalgaların etkisini azaltabilmeniz için alınacak önlemler belli . Kulaklık kullanın , jep telefonunuzu kulağınızdan uzak tutun , aranıza bir parmak koyun , genital bölgenizde tutmayın  yoksa kuş ötmez filan falan gibi önlemler alabiliyorsunuz .
Ama yemeye ,içmeye bir çözüm getirmiyor bilim adamları pardon insanları .( yaa güzel arkadaşlar bu '' Bilim insanı '' lafına da fena takıldım vallahi . Kaç tane bilim karısı gördünüz yada duydunuz ? )
Şu cinsel eşitlik diye diye tüm erkekleri nonoş yapacak bunlar . Galiba erkekler konusunda gizli bir plan yürütmeye konuldu. Dikkat edelim lütfen . 
Dolayısıyla bırakın sürekli kabuslar görmeyi,  her şeyi  kararında yapın . Ne saatlerce telefon ile boş boş konuşun, ne de öküzler gibi bir oturuşta 2 porsiyon mantı veya bir paket çiğdem çekirdek yiyin .
İnsan olun insan.. Adamı hasta etmeyin.   

1 Kasım 2012 Perşembe

Türkiye layikdir layik kalacak.

Kalır mı kalmaz mı bilmem ama gidişatın ben iç açıcı olduğunu söylemek,bütün gün botların içinde gezen ayaklarım kokmuyor demek kadar yalan olur.

Derler ki  ayaklar baş başlar ayak oldu . Olur tabii, neden olmasın . Ayakların canı yokmukine baş olmak istemesinler.

Başlar da yukarılarda gezmekten sıkıntı duyarlar, ve monotonluğun, rahatlığın verdiği sıkıntı ile ayak oluverirler .

Gerçi daha sonra bundan pişman olurlar ama, o zaman da iş işten geçmiş olur. Eski ayaklara , yeni başlara hizmete başlarlar.

Dolayısıyla neymiş; kazançlarının değerini bilip, onlara sahip çıkacakmışsın.

Elindekilerin değerini iyi anlayacakmışsın .

Bugün neyim demeyecekmişsin, yarın ne olabilirim diyecekmişsin .

Sana verilen değerlerin en önemlisinin laiklik, kitlelerin teleffuzuyla "layiklik " olduğunu unuttuğun anda başına neler gelebileceğini, komşu ülkelere bakarak görebilirsin .

Tabii seni enterese ediyorsa.

Diyeceksin ki, 1923 den beri ne yapılmış ki şimdi bana yükleniyorsunuz .

Bak genç kardeşim, çok haklısın 89 seneden beri demokrasi yi oturtmak konusunda bir adım yol alınmamış. Alınan patikalar ise çok taşlı olduğu için yürümekte zorluk çekilmiş.

Bu taşlı yolda gidenler, bu yolu düzeltmek konusunda çaba harcamadıkları gibi üzrinde yürüdükleri taşları çalmışlar. Çaldıkları yetmiyormuş gibi başkalarına da çalmaları konusunda gerekli düzenlemeleri yapmışlar .

Kısacası 89 yıl çalmışız , çırpmışız.

Derken bir takım  adamlar, hilafet devleti peşinde koşan, kendilerini ilahlara adayan bazı adamlar gelmiş ve kendi kurallarını koymaya başlamışlar .

Bunlara set çekecek olan kişilerden bazıları sabahtan akşama kadar dizi seyredenler, bazıları talebe tabelası taşıyan ve sabahtan akşama kadar sms mesajı göndermekten başka işe yaramayan, bazıları da " üç günlük ömrüm kaldı, bana dokunmayan yılanın doğum günü kutlu olsun " diyen vatandaşlardır.

Tabii bir de  "her türk hırsız doğar" gerçeğini göz ardı etmememiz gerekmektedir.

Kısacası söyleyecek bir kamyon şey var .

Biz hala kendi aramızda amip gibi bölünmekte devam etmekteyiz. Atamızın partisi diye lanse edilen CHP ise kurultay yapmaktan ve hizipçilikten politika yapacak durumda değildir.

Bizi kurtaracağını düşündüğümüz kişiler ise sanki  "terliksi hayvanlar " .

Yüksek irtifadaki köşk de çekilen harika resime bakınız, selam çakınız .

Geçmiş olsun.

Aptal başın cezasını çocukları çeker.

Neyse ki çocuklarımızın oyalanacağı ı-phone, ı-pad gibi ürünler var da, zavallılar üzüntülerini bir nebze olsun unutuyorlar.

Yaşasın halkların salaklığı.

16 Ekim 2012 Salı

ONU YEME , BUNU YEME , LAN BİZ NE YİYECEZ.


Ben 50 li yıllarda doğdum .

60 lı yılların ilkyarısında çocukuluğum , ikinci yarısında ve 70li yıllarda gençliğim geçti.

Bu yıllarda hatta 80 li yıllarda beslenme konusunda hiç kısıtlama yoktu . her istediğimizi rahat rahat yerdik .

Ara sıra dadılarımız , annelerimiz " çocuklar iyi beslenmeli , onun için bol bol ıspanak yiyececeksiniz " diye peşimizden koştururlardı.

Hani şimdi ki gibi  bilimsel saçmalıkların getirdiği yasaklar yoktu.

Hele hele , gıdalar kategorilere filan ayrılıp , kalori , vitamin , mineral oranlarına bakılmazdı.

Kısacası her boku rahatlıkla yer, içerdik .

Tek yasaklanan ürürn , yüksek tansiyon için çok zararlı olan TUZ idi . Ara sıra babamın evdekilere " bu yemek şap gibi olmuş " diye bağırdığını ve ya bize " tatmadan yemeğinize şakır şukur tuz dökmeyin " dediğini hatırlarım .

Peki gelelim ilerleyen teknoloji, tıp, bilim cart curt la beraber geldiğimiz son duruma .

Daha doğrusu 3 paralık yemek yiyelim derken çektirdikleri ızdıraba .

Tuz yeme yüksek tansiyon yapar, tereyağ, yumurta yemeyin kolesterol yapar, et yeme damarları tıkar,protein yemeyin gut yapar, fast food yemeyin kabız yapar derken hiçbir şeyi rahat rahat, gönül rahatlığıyla yiyemez olduk .

Yok doymuş yağ oranı fazlaynış, yok peynir bakteri üretirmiş,yok linoleik asit oranı fazlaynışi yok istavrit'in omega-3 oranı Lüfer'inkinden fazlaymış, yok efendim kızartmalar reflü yaparmış, yok efendim yemekten en az 2 saat sonra su içmezsek mide yediklerini hazmedemezmiş vs vs ..

Ha bir de kahverengi renkli gıdalar moda oldu . Yok efendim çavdar unundan makarnaymış , yok efendim tahıllı ekmekmik , yok efendim kepekli poğaçaymış işin bokunu çıkarttılar.

Tabii biz büyükler daha sabırlı ve acılara dayanıklı olduğumuz için bu saçmalıklara tahammül edebiliyoruz ama ya çocuklar ne yapsın.

Coca-Cola içseler, içinde karbondioksit gazı var mideyi eritiyor, Şeker, çikolata yeseler  dişleri çürütüyor, beyaz ekmek yeseler un kafa oluyorlar g,b, yorumlar alırlar ve tabii kafayı yiyecek duruma gelirler.

Hele hele fast-food konusunda o kadar yoğun baskı altında kalıyorlarki zavallıcıklar, herhalde fast-food yedikten sonraki 48 saat vicdan azabı çekiyorlardır .

Geçmişte bir gün kızımın odasına daldığımda onu dizlerinin üstüne çökmüş " anneciğim babacığım beni affedin " derken yakaladım . Sorduğumda Burger King de hamburger yediğini söylemişti ve pişmalık duyduğunu söylemişti garibim .

Eski bildiklerimiz yavaş yavaş çürütülmeye başlandı .

Hele hele ET'in faydalı olduğunun ortaya çıkması ve yumurtanın kolesterol filan yapmadığı gerçeği yüzümüze şırrak diye tokat gibi indi.

Bu arada içtiğimiz suyun içindeki ağır mineralleri, ve havadaki Co2 oranını saymazsak hayatımız gayet tatsız tutsuz geçerken yavaş yavaş renklenmeye başladı ve geçmiş de uydurulmuş palavralar yalanlanmaya devam edildikçe daha da renkli hale gelecek .

Gene de siz siz olun yemek sırasında su içmeyin ve yemekten sonra hemen meyve yemeyin . Bunlar mide asitlerini döverek mideden kovarlar, bu da yemeciklerinizin hazmedilmeden yağa dönüşmelerine sebep olur.

Ondan sonrada tombik olursunuz .

Kalbiniz yağ bağlar .

Aşık olamazsınız.

Hahaha şaka şaka.  Ne bok yerseniz yiyin ama her yediğinizi ölçülü yeyin .

Afiyet şeker olsun.


9 Ekim 2012 Salı

ZIP ZIP GİBİ GÜNDEM KONULARI ..


Bilmem farkındamısınız , gündemdeki konular öyle hızlı değişiyor ki , takip edebilmek imkansız.

Bunun neden kaynaklandığını anlamak için arif olmaya gerek yok .

Ama genede nüfusun %52 + %18 = %70 gib bir oranı durumlardan haberdar değil .

Siz deyin bön , ben diyeyim " ağızları açık ayrancı budalaları " . Bu arkadaşlar gerek başbakana aşklarından gerekse de DMO ürünü olduklarından dolayı, durumların farkında değiller.

Farkında olsalar bile cihat uğrunda kendilerini feda etmeye çoktan hazırlar .

Büyük bir memnuniyetle kendilerini başbakanın önünde paspas yapmaya hazırlar . Zaten başka bir şey olacakları da yok .

Gündem deki konular öyle hızlı değişiyor ki daha doğrusu ustaca değiştiriliyor ki sadece hürriyetine , laikliğe inancı olan insanlar durumun vehametinden  haberdar olabiliyor .

Onların da büyük bir kısmı , diziler başlayınca konuyu unutup uykuya geçiyorlar. Tatlı su layikleri :-))

Son olarak  " Zamlar "ın ne kadar acı olduğunu ve bunun zincirleme kazıklar getireceğini bilmelerine rağmen insanlar daha birbirlerine sızlanmaya başlamadan , pat Suriye olayı devreye sokuldu .

Tabii zamlar " Kazık " olarak hepimize girdi.

Tam Suriye olayını irdelemeye başlıyorduk ki tak Alex konusu hayatımızı altüst etti . Günlerdir Alex aşağı Alex yukarı .

Ne oldu Suriye olaylarına . ne oldu düşürülen uçak olayına .

Tüm ülke her iki günde bir yeni bir olay ile karşılaşıyor. Çok sıtratejik önemi olan konular bile bizim için artık fındık fıstık gibi çerez sayılıyor.

GeçTV lerin karşısına, koy bir çanağın içine üç beş konu , çitle dur ..

Bu kadar konu arasında benim asıl problemim kulak arkası yapıldı . İmparatore kurduğu takımı yürütemiyor , tepetaklak gidiyoruz .

Neymiş uçak düşmüş, neymiş paşalar içeri tıkılmış, neymiş 4+4+4 memlekete hayırlı olacakmış , neymiş tüm sınavlarda hile yapılmış.

Yok efendim  " hayali ihracat "  tekrar hortlamış .

Hortlarsa hortlasın ya bize ne kardeşim .  Biz 10 senedir her gece " hortlak " seyrediyoruz .

Gördüğünüz gibi hepimiz alıştık hortlak görmeye . Hatta bazılarımız sevmeye bile başladı .

Erman Toronaga ve Kaya Çilingirzade bile olumlu lakırdılar etmeye başladılar . Demek ki  yıkama-yağlama faaliyetleri tapagaz gidiyor.

Kısacası durumlar boktan, neyse ki hayatımızı neşelendiren diziler ve cep telefonları varda , biraz olsun bilgi ve kültürümüzü arttırıyoruz.

Ve bu sayede genel kültürü yüksek düzeyde bir gençlik yetiştiriyoruz .

Atatürk ne demiş ,  " istikbal götlerdedir ".








16 Eylül 2012 Pazar

PARLAYAN YILDIZ TÜRKİYE DE AİLE İLİŞKİLERİ NE DURUMDADIR DERSİNİZ .


Böyük Türkiye de geçenlerde yapılan ve aile yapısını inceleyen kapsamlı anket sonuçları bir çok gerçeği ortaya koymuştur . 

Bu gerçeklerle yüzleşmeye hazırmısınız ? 

Bence bu yazıyı hiç okumayın . utanç duyabilirsiniz . gerçi  " yüzümüz ayakkabı köselesi gibi "  diyebilirsiniz  ama genede anket sonuçları sizi rahatsız edebilir . 

Tabii biraz utanma sıkılma duyguları kaldıysa . 

" kaldı " diyenlerden özürler dilerim . " efendim ? " diyenlere sevgiler .

Ailelerin %93,8 i hiç gece kulübü , bar gibi yerlere gitmediklerini beyan etmişler . Bu gayet normal . Adamların cebinde paramı var ki gece kulübüne gidip soyulsunlar . 

Gerçi bu insanların ceplerine para koysan da gitmezler . Onun yerine " ay çekirdeği " alıp TV nin karşısında mallar gibi dizi seyretmeyi tercih ederler. 

Geçenlerde bir arkadaşın( A+) evine davetliydim. kapıdan girer girmez karısı lütfen ayağa kalkıp " hoşgeldin, bize 45 dakika müsaade et , bizim dizimiz var " dedi.  " peki " ben bir kenarda oturur sizi seyrederim " dedim .  Hiç üzerlerine alınmadılar . 

Çüşşşş artıkın be . 

Gene bu araştırmada erkelerin büyük bir çoğunluğu  " kadınların  bakire olmasını "  , kadınların ise  " erkeklerin paralı olmasını "  tercih etdikleri ortaya çıkmış.

İşte budur;  kadın dediğin başka el değmemiş, paketi açılmamış çikolata gibi olmalı .
Ne o öyle paketi açılmış, dokunulmuş çikolatayı ne yapalım biz . 

Bize, genlerimizin gereği olan kanlı bir ilk gece lazım .Kan lazım kan .

Ankete katılan ailelerin %80'i birlikte hiç tiyatro ve sinemaya gitmediklerini , %64 üde hiç tatile gitmediklerini belirtmişler . 

Aile yapısına bak hizaya gel . Beraber tek yaptıkları , hiç konuşmak zorunda olmadıkları zaman olan TV de dizi seyretmek .

Bu şartlar altında, anketin ortaya çıkardığı sonuç ; boşanmaların büyük bir kısmının ilgisizlik ve sorumsuzluktan dolayı vuku bulduğu . 

Hahahaha kadın nasıl ilgilensin adamla,  " o suratsız adam Bihter'i ha düzdü ha düzecek ".
Bırakıp kocasıyla ilgilense Bihter becerilmiş olacak, güzelim icraat kaçmış olacak . 

Kısacası durum bir hayli kötü . Böyle aile olacağına olmasın daha iyi diyenlerin oranı %76.

Ne dans , ne kültür ve sanat faaliyetleri, ne beraber gezme tozma , ne sohbet, ne de  adam gibi seks .

Ne hobileri var , ne okurlar, ne çocuklarını eğitecek vakitleri var . Ama  allah için nüfusun  %98 i dini bütün olduğunu söylüyor .

Yeter de artar kardeşim , daha neye gerek var . Allah inanana yardım eder. 

Bakın, mukaddes kitaplar da KDV de 1 e düştü. Hepiniz çocuklarınıza birer mukaddes kitap alın , ilim irfan sahibi olsunlar . 

Çocuklar tek başlarına, sms göndererek büyüyorlar. Daha fazla kontür yükleyin çocuklarınıza .Yavrularınızı kontürsüz bırakmayın . Kontür onların yakıtı . 

Ayrılın bence.

Sizce ?

13 Eylül 2012 Perşembe

BABA BENİM PİPİMİ NEDEN KESİYORSUNUZ , BEN SİZE NE YAPTIM ?


Bildiğiniz üzere , biz erkeklerin ciddi bir sorunudur sünnet .

Belli yaşa gelince daha önceki erkekler gibi sıra size de gelir ve hooppp yat bıçak altına .

Şimdi diyeceksiniz ki  " sen ne şikayet edip duruyorsun arkadaş, nedir senin derdin ?"

Benim bir sıkıntım yok . Tam tersi şekil olarak .çok daha estetik oldu . Benim sıkıntım yok da bir sorum var;

 " Bu tanrı bizi bu kadar mükemmel yaratmış da çükümüzü mü yanlış yaratmış acaba . Nasıl  bu kadar önemli bir uzvumuzu dikkatsizce imal etmiş, anlamak mümkün değil  ".

Din ulemalarımıza sorduğunuz zaman , büyük bir kısmı sünnetin dini bir vazife olduğunu , bir kısmı ise peygamberin emri veya tavsiyesi olduğunu söyler.

Bunlar sadece bir yığın saçmalık .Hemide çok böyük bir saçmalık .

Yahu kardeşim tanrının kainatı , canlıları nasıl mükemmel bir şekilde yarattığını söyler durursunuz . Bu kadar mükemmel yaratılan bu insan denen canlı türün de  "pipi " mi hatalı olmuş yani.

Neymiş daha sağlıklı imiş . Kardeşim pis hissediyorsan her akşam her sabah duş yap. Şeyini temiz tut , mikrop kapacağın deliklere , oraya buraya sokma şeyini .

Kaç milyar hristiyan , budist ve hindu sünnetsiz ve gayet sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar.

Çük hastalığından ölen kimseye rastlamadım şimdiye kadar .

Ama tabii alın elinize Kuran'ı okuyun . Yarısından fazlası yahudilerle ilgili . Böyle saçma sapan adetleri de ilk çıkaran yahudilerdir. Müslümanlar da onlardan çalıp , uygulamaya başlamışlar .

" Yat oğlum , bak amca hemen ucunda azıcık alıverecek , kanamıcak bile "
-" tamam da neden kesiyorsunuz ben memnunum çükümden "

Olmaz aslanım  olmaz , kesilecek emir büyük yerden  . Sen uzat çükünü  bak iş bitince ne güzel olacak .

İşte ilkel gelenekler , batıl inançların din ile harmanlanması sonucu  İslam ülkelerinde harika rejimler ortaya çıkar . Ve insanlar sürekli bir şeyler üretirler , tanrılarına yağcılık olsun diye .

Benden söylemesi , Çüklerimiz hatalıdır ve düzeltilmelidir. . Bak ben estetik yaptırdım , kalem gibi oldu :-)))

Ben hakimim masum bey ..


6 Eylül 2012 Perşembe

TANRI MI BİZİ YARATTI , YOKSA SUPANGLEMİ FOTON KUŞAĞINA GİRMEK ÜZERE ..

" Astronomi ve astro fizik ile uğraşmayan , dolayısıyla FOTON KUŞAĞI konusunda anlatılanları özümlemekte zorluk çeken arkadaşlarımız için , bu konuyu gayet basit bir şekilde izah edip , telaş edilmemesi gerektiğini anlatmaya çalıştım . 
Uma
rım , yaşadığımız evrende böyle olayların olabileceğini , endişelenmenin yersiz olduğuna sizi ikna edebilirim . "

Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye).

Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı).

Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir.Kısacası Güneş Sistemimizin Pleiadesin merkez güneşi olan Alcione’nin etrafındaki dönüşü 4 evreden ibarettir 10500 yıllık period lar karanlık devreler , 2000 yıllık evreler ise aydınlık olarak gerçekleşmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.

İşte biz 21.Aralık.2012 günü 2000 yıllık devreye gireceğiz . Bu canlılar için harika bir değişim olacak .

Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar.

Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler

. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler.
Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.

Aşağıda okuyacağınız evreler bu kuşağa girişimizde olası gelişmeleri basit bir şekilde izah etmektedir. Bu olayların aynen bu şekilde gelişmeme ihtimali de vardır . Tüm bu gelişmeler NASA ve tüm astronomların Evren ile şimdiye kadar yaşadıkları tecrübelere dayanılarak tahmin yoluyla belirlenmiştir.

1.gün Foton Kuşağı’nın ilk evresi olan ve SIFIR BÖLGE diye tabir edilen bu bölge madde ve madde parçacıklarının Proton parçalarını oluşturmak için çarpıştıkları ve Pleiades in elektromanyetik etkisinin etkisiz olduğu bir alandır .
Bu bölgeye girişte bilinçlik seviyemiz açılacak ve evrene farklı bir açıdan bakmamız mümkün olacak,
tüm canlıların beden tipleri değişme ihtimali, dna yapılarında değişim , hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık.

2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)

3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.

5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).

Kısaca, foton kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer.

Bu dönemde evrende yaşayan diğer canlılarla bağlantı kurabileceğiz .

Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.

Foton kuşağı (Photon Belt) konusunda daha detaylı bilgi için Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabını tavsiye edebilirim.

Sonuç olarak , insanların bu evreye giriş konusunda tedirgin olmalarını gerektirecek ölümcül durumlar baş göstermeyecek , tam tersi canlılar için yepyeni bir başlangıç olacaktır.

Bu olaya mizahi olarak bakabilen kişilerden biri olarak size şunu söyleyebilirim . Umarım yeni dönem GALATASARAY için hayırlı olur .

Bu arada Tanrı ile temas kurma şansımızın olduğu da iddia edilmekte :-)

4 Eylül 2012 Salı

BİR KULAĞIM AĞRIYOR Kİ SORMAYIN .


Vatandaşlarımızdan bir tanesinin çok ender görülen bir hastalıktan muzdarip olduğu ilgililerce açıklandı .

Bu hastalık genelde çok dua edip , çok yalan söyleyenlerde oluşurmuş.

Bu vatandaş hastalanınca , bar bar bağırıp karısını çağırmaya , kafasını tokatlamaya başlamıştı.

-" hayruş hayruş , ay çok kötüyüm ne olur koş koş , gel buraya "

Hayruş mutfakda dır ve bulaşık makinesine bardakları yerleştirmektedir. Abduş'un sesini duyunca hemen bardakları bırakıp , yatak odasına doğru seyirir.

-" ne oldu Abduş'um ne oldu , ne bağırıp duruyorsun ? "
Yataktan doğrulmaya çalışan Abduş , aynı zamanda inlemeye devam etmektedir.
-" çok kulağım ağrıyor , ne oldu acaba , ölecekmiyim ne "
-" ağzından yel alsın , göster bakayım tam neresi ağrıyor . "
-" içi içi "
-" tamamda Abduş'un içinin neresi "
-" bak tam şu rabbimin yarattığı kulağın içine doğru bak , kesin görürsün kızaran ağrıyan yeri "
-" Abduş um ağrıyan yer gözükmez kuzum , dur ben sana sıcak havlu yapayım "
Abduş , sanki bir tarafına basılmış gibi canhıraş bir çığlık atarak  -" hayır hayır kulağım yanar " diye bağırır.

Hayruş , bir anne , bir hemşire edasıyla , türbanını düzelterek , -" Abduş um ben en iyisi gazeteyi huni yapıp , sokayım , sonrada yakarız "
-" oha be ne diye huni sokayorsun ayol , fantezinin sırasımı şeker "
-" bak ya düşündüğü şeye bak benim çapkın kocacığımın . Ayol eskiden gazeteyi huni yapar da adamın kulağına sokarlardı , öbür ucunu da yakarlardı . Sonra da içeriye doğru üflerler i böylece sıcak hava kulağa dolar  ve ağrıyan yeri tedavi ederdi . Hatırlamadın mı ? "
-" hayır hayır , bizde öyle şey yapmazlardı . Komşumuz imamı çağırıp  okuyup üfletirlerdi . Herifçi bir de şak diye tükürürdü kulağa . "

-" ee tabii o da eminim faydalı olur , olmaz mı hiç , adam tanrıya yakarıyor , kulağın iyi olması için " .
-" tamam da nedense hiç bir zaman iyi gelmedi , galiba o sıralar allahım beni sevmiyordu . Galiba kötü ve günahkar bir çocuktum  "

-" ama bak şimdi seni çok seviyor , başkan bile yaptı , çok şükür "

-" Hayruş'cum , benim kulağım çok acıyor , ben müsamereye gitmekten vazgeçecem galiba "

-" tamam ponçik'im benim tamam gitme , zaten seni görmeye de çok meraklı değillerdir , bırak Tayyare yi görsünler "

-" oldu canım sen bana en iyisi huniyi sok "

Abduş kardeşimiz , duyduğuma göre hala hastaymış .

Kesin nazar değdi nazar .

 Üflemek isteyen varsa haber versin .

3 Eylül 2012 Pazartesi

UÇAĞI GALİBA BABAM DÜŞÜRDÜ..

 Uçağımız düşürüldü. İktidardakilere ve onların yalakalarına sorduk .Aldığımız cevaplar şöyleydi.

-" efendim ? "

-" soruyu bir daha tekrar edermisniz ? "

-" hangi uçakdı o ?"

-" uçakmı düştü? "

-"  vallahi bu konuda söyleyecek çok şey var ama şimdi sırası değil "

-" sen neden bu konuya taktın "

- sana ne kardeşim uçak senin mi "

-" devlet büyüklerimizin bir bildiği vardır "

-" hıı uçak mı , bilmem herhalde araştırıyorlardır "

-" her işte bir hayır vardır , allahın dediği olur "

-" siz muhalefet sürekli başbakan'a taktınız kafayı , adam mı düşürdü uçağı ya "

-" kardeşim Baykal değilmiydi sekreteriyle yakalanan naber "

-" uçağın parçalarını çıkartmışlardı ,öyle değil mi , yoksa çıkartmadılar mı ? "

-" bak kardeşim  o düştü dediğin uçak belki de düşmemiştir. Sen nerden biliyorsun o uçağın düştüğünü , belki de sizin basın uydurmuştur. "

Bu ülkede son yıllarda güzel takım elbiseleriyle toplantılar yapan Sivil Toplum Kuruluşları STK ların allı şallı yöneticileri seslerini kestiler , " korku boku selanik "  durumları mevcut . Bir yığın ODA başkanı ve üyeleri tırsmış oturuyor , ilk 500 firmayı açıklamayla meşguller .

Sendikalar ise tamamiyle satılmış . İşçileri, memurları nasıl yolsak diye uğraşıyorlar . Bursa daki Gökkuşağı Derneği bile daha fazla ses çıkartıyor . Bizimkiler tam nonoş.

Muhalefet partilerinden CHP  kurultay ayarlamakla meşgul , bu konu onları ilgilendirmiyor .  MHP zaten AKP nin  " koltuk değneği " olmuş , başkanlarını evlendirmek için kadın aramakla meşgul . Geri kalanlar da senet tahsilati ile meşgul.

Halk zaten " uyuyan güzeller  "  gibi., ellerinde cep telefonları sms göndermekle ve dizi seyretmekle meşgul .

Durum budur . Olan 2 pilotumuza olmuştur .

Bu sadece bir başlangıç , Türkiye  " gerileme " devrine girmiştir.

Hepimize hayırlı olsun ..  " Allahın dediği olur " diyormuşsunuz gibi geldi.

Doğru doğru . DEVAM..

1 Eylül 2012 Cumartesi

BORSA DEĞİL SANKİ GRUP SEX FİLMİ.


Borsada hiç işlem yaptınız mı bilmiyorum ama eğer bir gün vaktiniz olursa bir seans salonunda biraz vakit geçirmenizi tavsiye ederim.

İnanılmaz hoş bir vakit geçireceksiniz. Tiyatrodabir komedi oyunu seyretseniz bu kadar eğlenemezsiniz.

Hem oyuncular hemde oyunun senaryosu ve senaryo içindeki benzetmeler tam bir eğlence .

Bir masanın etrafında oturmuş bir yığın insan , hepsinin bakışlarını diktiği ekranlar ve onların küfürlerini , şikayetlerine katlanmak zorunda olan hafiften arıza bir DEALER , yani seansı idare eden balataları sıyırmış bir kişilik .

Bu salonda muhakkak kendini diğerlerinden üstün zanneden ve sürekli olan bitenden diğer müşterileri haberdar etme görevini üstlenen bir iki kişi bulunur .

Daha doğrusu zaman içerisinde hemen herkes yorum ustası haline gelir . Borsa seanslarında buna " Piyasa Kurdu " denir.

Bu vatandaş , kaybetmekten dolayı kendini diğerlerinden daha tecrübeli zanneder ve sürekli nasihatler edip , diğer kurbanları yönlendirir.

Borsa deyimleri de sanki bir seks filmi senaryosunu andırır . Her hareketi bir pozisyonla bağdaştırabilirsiniz.

Bir kağıtda (hisse senedi )  bir hareket olacağı zaman hemen yorumlar başlar  ; Her kağıdın bir sahibi vardır , yani bu kağıda spekülatif hareketler yaptıran bir kişi yada kişiler vardır.

-" şimdi kalkacak beyler"  .
-"  nereden anladın  baba "
-" bak ufak ufak dokunmaya başladılar , şimdi kaldırırlar , biraz kaldırırlar , işleri bitince indirirler ! "
-" nasıl yani ??
-" bu işler böyle aslanım "
-" ne yapalım baba , bizde girelim mi "
-" fazla korkutmadan ufak ufak girin sizde "
-" büyük olursa ne olur "
-" görürsünüz o zaman kafanıza çakarlar malı "
-" oha be usta "
-" yaa bu işler böyledir aslanım "

Usta nın dediği gibi sipekülatör  kağıdı  iki üç kademe yukarıya götürür . Usta tekrar sallamaya başlar .
-" şimdi  verecekler "
-" neyi baba ? "
-"  neyi olacak mala patlatacaklar "
-" nasıl usta ya ? "
-" yani herkesin eline verecek adam ! "
-" usta bu iş biraz beni aşmaya başladı , elime verenler , kafama şeyiyle patlatanlar , dokunduranlar , bu iş bende telaş yaptı "
-" bak aslanım sen telaş etme o elindeki kağıdı eline verecekler zannedeceksin ama esasında onlar dibe değdirip tekrar yukarı vuracaklar ".
-" tamam da ağbicim ben ne yapcam şimdi ? "
-" lan aslanım benim sana tavsiyem , tabii arzu edersen , " AL "  ve  " TUT "  "
-" yok artık , ayıp olmuyormu ağbi  , bu ne ya , burası borsa mı usta ?"

-" evet burası borsa , kim kime korsa ! "


Bence de öyle , hatta  İMKB İstanbul Manipülatörler ve Kumarbazlar Birliği .

Burada geleceğe dönük yatırım yapılıyor diyen olursa , benden söylemesi  öyle bir şey olmuyor .
Direk Tecavüz .....!!!!





28 Ağustos 2012 Salı

BAYINDIRLIK BAKMAYANI NE VAR NE YOK ?


Malum kişi çıktı , her zaman olduğu gibi saçma sapan konuştu . Arkasından malum çevrelerden tepkiler geldi .
Tabii her mantıklı vatandaş gibi ben de adamın söylediklerine çok şaşırdım .

Adam kendisini sürekli Atatürk ile kıyaslayıp duruyor gibi geliyor bana . Belki de ben yanılıyorum ama yazılanlara bakınca hakikaten herkes aynı düşüncede .

Neyse ki basında olsun , internet ortamında olsun o kadar çok mizah seven insan var ki  hemen gerekli cevabı veriyorlar .

Hele hele, mukayese amacıyla internet de yayınlanmış iki karakterin bir yemek yeme sahnesi varki muhakkak görülmeli .  Adam yemek yemiyor sanki kemik kemiriyor .

Konumuzdan uzaklaşmadan , detayları vermeye devam edelim . Adamın bayındırlık bakmayanı kalkıyor ve adamı haklı çıkaracak beyanlar vermeye başlıyor .

Kardeşim , sana ne ya , sen neden adamını koruyorsun , o kendini savunamaz mı ?  Yok yağcılık yapacak ya , hemen sazı eline alıyor .

Ama tabii Yılmaz Özdil ustamız , öyle güzel yerleştiriyor ki , 1000 km ray yerleştirip  gidip gidip gelsen  bu kadar zevkli olmazdı .

1923-50 yıllarında onca kıtlığa , imkansızlıklara rağmen , demiryolu yapımı 2.Dünya Savaşına kadar büyük bir hızla sürdürülmüş .  Savaş nedeniyle 1940 dan sonra yavaşlamış .

Bu yıllar arasında yapılan 3578 km lik demiryolu nun  3208 km lik bölümü 1923-1940 yılları arasında yapıldı

1923-33 yıllarını kapsayan ve harika bir marş'a konu olan 10 yıllık dönemde yaklaşık 2500 km ray döşenmiştir.

Bu  2500km uzunluğunda ki rayların uçlarının gerekli yerlere döşenerek tarafıma bilgi verilmesini emirlerinize arz ederim.

Fazla gelen rayların aynı fikirde olan  zevat arasında taksim edilerek , gerekli döşeme işleminin yapılmasını  rica ederiz . 

İşte böyle boş boş konuşursan adama sadece laf değil ray da yerleştirirler . Onun için ne yapmayacakmışsın ?kendini başkalarıyla mukayese etmeyecekmişsin . Yaptıklarınla övünmeyecekmişsin . Başkalarının seni takdir etmesini kabullenecekmişsin . 

Ama tabii sizler, ibadetlerinizi bile basın ve koro eşliğinde  gösteriş içerisinde yaptığınız için , boktan bir üstgeçit açsanız bile yeri göğü inletiyorsunuz . 

Sonra size şunu da hatırlatmalı yalakalarınızdan bir kaçı , 1923 yılında döşenen raylar hangi ekonomik ve ulaşım güçlükleri içerisinde  döşendi  biliyormusunuz ?  

Sayın Bakmayan , rica etsem bir tren dermisiniz lütfen . 

" - tren " 

Öpsün seni Zeki Müren.

O öpemese de milyonlar zaten öptü bile . 











27 Ağustos 2012 Pazartesi

BAK BEŞAR ÇOK AYIP EDİYORSUN .

Başbakanımız  Suriye de olanlardan dolayı o kadar üzüntülü bu kadar üzüntülüdür ki , sıhhati bozulur ve sonunda kolon kanseri teşhisi konur .

Tüm ülke gözyaşlarına boğulur . Üzüntüden yataklara düşer yalaka arkadaşlar .

Başabakan Tayyip Bey , Suriye deki olayların taa  baba Esad zamanından beri devam ettiğini bilmediği  için , daha doğrusu İmam Hatip Liseleri müfredatında bu konular okutulmadığından dolayı , Beşar Esad ile kanki olmuşlardı.

İçtikleri su ayrı gitmiyordu . Hatta Emine Hanım  Esma Hanım'ı okadar sevmişti ki bazı konular konuşmak için sürekli telefon ettiğini söyleyip duruyordu .

Fakat nedense Esma Hanım bir türlü bu çağrılara cevap vermiyordu .

Halbuki hangisi önemliydi !  Memleketin savaş durumumu yoksa Emine Hanım'ın telefon çağrılarımı .

İşte bu ayrımı yapamadığından memeleket meselelerini Emine Hanım dan daha önemli gördüğünden dolayı Emine Hanım 'ı çok kızdırdı . O da gidip cezvesi Tayyip Bey'e Beşar ile bozuşmalarını söyledi . Yalnız bunları söylese hadi neyse  , bir de Suriye de muhalefetin  baskı altında olduğunu söyledi.

Suriye deki rejimin alevi olduğunu ve zavallı sunni lere baskı yaptığını , bu şartlar altında tüm sünnilerin birleşerek Suriyede ki rejime savaş açması gerektiğini anlattı .

Tabii eşi ve çalışma arkadaşları da durumu değerlendirip Obama dan gelen emirler eşliğinde bu işe bulaştılar .

Epeyce atıp tuttular , TV lerde Suriye yi tehdit etdiler . Muhalefete yardım ettiler ,söylendiğine göre silah gönderdiler .

Derken Esad kızdı ve Uçağımızı düşürdü . Bizimkiler atıp tutmaya devam ettiler. Sonunda Katar Emirini okadar kızdırdılarki , adam  "size daha para göndermem , kesinizi sesin, kafa ütleyip durmayın " dedi .

Sesler pat diye kesildi . Daha doğrusu kesilir gibi oldu . Ama arada sırada bizim zevat gene atıp tutmaya , tehdit etmeye devam ettiler .

Esad " haa öylemi , alın o zaman " deyip PKK kozunu kullandı ve gene tonla ölü verdik .

Şimdilerde arkadaşlar ABD ye ve tabii canciğer dindaşları İsrail lilerle yeni anlaşmalar peşinde olup , " nasıl olsa da şu Suriye yi istila etsek " diye  çeşitli planlar yapmakla meşguller .

Bu arada bebeler okula başlamak üzere .

Sünni zevat için "  Çocuk tek ayak üzerinde durabiliyorsa okula "
                        " ayağı yere değiyorsa kocaya "  düsturu geçerli olmaya devam etmektedir.

Bu arada şunu da unutmamanızı tavsiye ederim . " Eğer Esad bu savaşı kazanırsa , işte o zaman papaz durumları hasıl olacak , ve yaz günü hepimizin annelerine kar yağacak " .

Yaşasın kar ve kardan adam ama tabii sünni ise .. Alevi filansa erisin gitsin ..


22 Ağustos 2012 Çarşamba

TÜRK GENÇLİĞİNİN FASULYA DAN FARKI .


Fazla evelemeden gevelemeden aradaki farkları belirtmek isterdim ama Fasulya lar telefon ile konuşamadığı , sokaklarda boş boş dolaşamadığı , dizi seyredemedikleri için aradaki farkları somut olarak velirtmek çok kısa olacaktı .

Onun için kendime dedim ki  - " ne olur bu gençleri fazla hırpalamadan, aradaki farkları sakince ortaya koy ".

Kendim de bana dedi ki - " tamam da kardeşim , bu gençlere biraz dokundurmak lazım ki belki %1 nin aklı
 ( tabii varsa ) biraz başına gelir "

Ben de kendime , elimden geleni yapacağıma dair söz verdim .

Bayıındırlık  Bakanı olacak zat-ı muhterem im büyük bir gururla açıkladığına göre Avrupa nın cep telefonuyla en fazla konuşan insanları olmuşuz .

Eminim bunun kalkınmayla , ticaret ve ekonomik üstünlükle alakalı olduğunu , iletişim sektörünün büyük başarısı olduğunu söyleyecek ve kasım kasım kasılacaktır.

Adamın dediği gibi ticaret hacmı yüksek olan ülkelerde insanlar ellerinde cep telefonları hiç durmadan konuşurlar , başka işleri yoktur.

Gençlerimiz de zaten sınavlardan , vizelerden , dershanelerden , kurslardan , özel hocalardan  başlarını kaldıramadıkları için eş dost akraba tüm tanıdıklarıyla olan bağlantılarını Cep Telefonları vasıtasıyla yapmaktadırlar .

Bir de tabii bunlara 3 adet GSM firması reklamlarıyla büyük bir katkıda bulunup , gençlerin yardımına koşmaktadır .

5 şişe Coca-cola içtin 20 kontür bedava , Mudo dan 2 pantalon  1 t-shirt aldın 50  sms bedava , sinemaya gitdin 100 kontür , umumi tuvaletlere girdin 35 sms bedava falan filan .

Kısacası aldığın her nefeste, sıçtığın her bokta  sana sms ve kontür hediye eden bir sistem, bu bahtsız gençlerimizi kitap okuma aşkından uzaklaştırmaktadır .

Zaten dangıl dungul bir topluluk olan ve çalmadan oynayan gençlerimiz için bu hediyeler tam bir Bonus olmaktadır .

Zaten dizi seyretmekten başlarını kaldıramayan zavallı gençlerimiz maalesef bu GSM firmaları tarafından kandırılmaktadırlar . Bu yüzden dizilere bile konsantrelerini verememekteler .

Ağızlarından çıkan her kelimenin yayıldığı yavşadığı , sizle konuşurken sağı solu kesen , gözlerini odaklayamayan , kitap oku dediğiniz zaman " ilkokulda  Tom Amca nın Kulübesi ni " okuduklarını beyan eden bu gelişmemiş insanlar topluluğu kim ne derse desin zeytinyağlı ve etli olmak üzere sadece ve sadece 2 çeşidi olan Fasulye den daha fazla çeşitliliğe sahip oldukları için mutlak bir üstünlüğe sahipler .

Kısacası sadece ve sadece 7.5 lira olan hem kaynayan hem oynayan fasulye nin gençlerimizle mukayese edilmesi çok yakışıksız olacağından, bunu düşündüğüm için  kendimi esefle kınarım .

Yaşasın bedava kontürler ve haftalık 1000 adet sms ..



 

13 Ağustos 2012 Pazartesi

TİYATRO SEZONU AÇILDI , HAYIRLI OLSUN .


2012-13 Futbol sezonu , daha doğrusu  Futbol Tiyatrosu açılmak üzere .

Tüm takımlar büyük mangizler harcayarak  bir yığın komedyen satın aldılar veya kiraladılar .

Hele hele 2 kulübümüz var ya , öyle paralar harcadılar ki , 40 sene avrupa şampiyonu olsalar bu borçların altından kalkamazlar .

Ama zaten ödeyecekleri de yok.

Çok yakında bir af çıkar bu kulüpler bu borçlardan kurtulurlar nasıl olsa .

Ama esas problem bu değil tabii ki.  Bu iki takımın idareci arkadaşları , daha ligler başlamadan atıp tutmaya , birbirleriyle uğraşmaya başladılar bile .

Umarım çok kısa bir zaman içerisinde şöyle gözlerimize layık bir takım olaylar vuku bulur ve kan akar ki , arkadaşların aklı başına gelsin .

Zannediyorsanız yanılıyorsunuz . Adamlar, vampirin kandan beslendiği gibi .  şiddetten besleniyorlar adeta .

Gerçi ben memnunum bu gidişattan çok memnunum , çünkü yazılarımla taraftarları provoke etmeye , onları küfür etmeye zorlamaya bayılıyorum .

Kısacası bende şiddetten , küfürden beslenmekteyim .

Hepinizin allah belasını kahredip , kafanıza üst direği düşürsün .

Hakemlerimiz her sene olduğu gibi bu sene de yanlış ve taraflı kararkarıyla hepimizi zıvanalarımızdan çıkaracaklar ve İDDİA , SPORTOTO gibi kumar oyunlarında bazı vatandaşlara avantaj sağlamaya devam edecekler .

Sorabilirsiniz ; sporda kumar olur mu diye .  Evet bal gibi olur . Bu kirlenmiş , kumarbaz , dolandırıcı , hırsız , vicdansız insanların hüküm sürdüğü  bu coğrafyada  herşey mümkün .

Hayatlarında ellerine , ilkokulda ki Tom Amca'nın kulübesi hariç, kitap almayan , dizi film için canlarını vermeye hazır , ellerinde cep telefonları tüm gün full sms hizmeti veren bu cahil cühela takımından , sporun kardeşlik, mertlik olduğunu anlamalarını beklemek hayalciliğin ötesinde polyannacılık olurdu.

Kendi fikirlerinden başka fikri kabul etmekte zorlanan , kendilerini herşeyi iyi bildiğini iyi yaptığını savunan zavallıların , başkalarının başka takımı tutmalarını kabullenemeyecekleri  kadar bnormal bir durum olamaz .

Şike , teşvik  gibi  ahlaki unsurlarla teşvik-i mesai de bulunan arkadaşlar bu senede faaliyetlerine  , futbol öküzleri birbirlerine saldırıp , kafa göz yarmaya  devam edeceklerdir.

Ben de kaburga seven bir sporsever olarak , gerekli istihkakımı rakip seyircilerden almak için çaba harcayacağım .

Erzurum da başlayan savaşın tüm hatlarda devam etmesi dileğiyle tüm futbolseverlere kavga, husumet , kanlı maçlar dilerim .

Beni ve takımımı sevmeyen ölsün .

9 Ağustos 2012 Perşembe

BEN BİRŞEY DUYMUYORUM SİZ DUYUYORMUSUNUZ ?

Başbakan ın eşi  Myanmar a gitmeden önce harika bir konuşma yapmış her zaman olduğu gibi.

Taa dünyanın öbür ucundaki  bir ülkede 3-5 kişilik kabile savaşını büyük bir maheretle islam katliamına çevirmeyi nasıl başardı , takdir edilmesi gerekir.

  " bir din savaşımı çıkarmak istiyorlar , bilemiyorum "  demiş .
 " bu vahşetin din adına yapılıyor olması çok acı bir şey demiş de demiş.

"Acaba bir müslüman din adamı bu katliamları yapsaydı dünya nasıl cevap verirdi ama şu anda ben bir şey duymuyorum, siz duyuyor musunuz? "  demiş miş.

Çok uzun yıllardan beri islami terör dünyayı esir almış durumda onbinlerce insan öldürüldü , onların çığlıklarını biz duyuyoruz siz duyuyormusunuz ?

Alevilere yıllardır Çorum da , Sıvas da , Kahramanmaraş ta katliamlar yapıldı , biz duyuyoruz siz  duyuyormusunuz ?

Eşinizin mensup olduğu partinin en yakın dostu ABD ve İsrail in katlettiği milyonlarca Iraklının çığlıklarını biz duyuyoruz siz duyuyormusunuz ?

Anadolu da oruç tutmayanlara , başı çağdaş insan gibi açık olana eziyet edildiğini , hakaret edildiğini , dövüldüğünü biz duyuyoruz siz duyuyormusunuz ?

Sudan , Nijerya gibi bir yığın ülkede müslüman teröristlerin diğer inanışlara mensup insanlara katliam yaptıklarını biz duyuyoruz siz duyuyormusunuz ?

Tüm dünyada insanların islam denildiği zaman korktuğunu , artık müslüman kişilerle birlikte yaşamak istemediklerini , müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere gitmek istemediklerini biz duyuyoruz siz duyuyormusunuz ?

Yobazların gitdikçe fazlalaşarak bırakın dinsizlere ,dindarlara bile yaşamı dar ettiklerini , insanlara zorla din dayattıklarını biz duyuypruz siz duyuyormusunuz ?

Başlarını örtmeyen anneannelerimizin babaannelerimizin cehennemlik olduklarını söyleyenlerin , hatta ciddi ciddi inananların  
iğrenç tutumlarını biz duyuyoruz siz duyuyormusunuz ?

Bahçelerde maydanoz gel bize bazı bazı ...

Neyseki Nordin Amrabat müslüman , belki diğer futbolcuların seslerini duyar .

Ben de hastamıyım neyim!  cevabı gelmeyecek sorular sorup duruyorum . 

Neyse hoşçakalın , hayatlarını başlarını örtmeden bitiren cehannemdeki tüm kadınlara selamlar olsun .

Yazık yazık ..

Beni duyuyormusunuz ?  ses gelmiyooorrrr.. 








OLİMPİYAT TARİHİNİN EN BAŞARILI SPORCULARINA LAKAPLAR.



Eskilerden beri süregelen bir lakap takma merakı vardır bu memleket de .

Şöyle bir hafızanızı ( tabii bu son senelerde ki gündem bombardımanın dan dolayı kaldıysa ! ) yoklayın kimlerde ne lakaplar takılmıştı .

Bilahassa siyasette takılan lakaplar unutulacak gibi değil .
    Süleyman Demirel'e                                     " çoban sülü "
    Bülent Ecevit'e                                            " karaoğlan "
    Deniz Baykal'a                                            " teflon  "
   Mesut Yılmaz'a darbe taraftarı olduğu için     " onbaşı "
   Kenan Evren'e                                             " netekim "
   Mustafa Taşar                                             " otel ayısı "
  Kürşat Tüzmen                                            " action man "
  Kemal Kılıçdaroğlu                                       " gandi  " .
  Daha nice politikacı ve bürokrata ilginç benzetmeler yapılmıştı .

Tabii bu arada futbolda da çok ilginç lakaplar vardı .

" kral Metin "    " leblebi Mehmet "    " cici Necdet "     " boncuk Ömer "       " kelle ibrahim "

"kova Osman "   " ceylan Bedri "    " şiir Refik "   "Berlin panteri Turgay  "  " taka Naci "  "papaz Kemal "
   gibi türk futboluna damga vurmuş futbolcularımıza hoş lakaplar takılmıştı .

Şimdilerde futbolcu kalmadığı için lakap da takmak da gereksiz bir icraat oldu .

Haa illahi de takacam diyorsanız, yardımcı olmak  amacıyla buyrun size bir kaç örnek : güle güle takın .

 " kırıtık Selçuk "  ,     "muhasebeci Hakan "   " mali müşavir  Semih "    " finansör Gökhan "     " borsacı  Mehmet "      " faiz  Volkan "    " şike İbrahim "   " Teşvik Aziz "  gibi tamamen paraya odaklanmış olan yeni nesil futbolcularımıza uygun lakaplar bulabilirsiniz .

Bugünlerde takımlarımıza lakaplar takmak moda oldu

"  Filenin Sultanlar  "                        voleybolcü kızlarımız .

"  potanın melekleri  "                        kız basketçiler .

"  12 dev adam ( bence cüceler ! ) "    erkek basketçiler .

"  minderin aslanları  "                       erkek güreşçiler   ( sürekli sırt üstü yatdıkları için )

"  filenin perileri "          yıldız kız veleybolcular için ( melekler de günah işleme potansiyeli yüksek olduğu için, daha saf ve bakir görüntüsü veren   PERİ uygun görülmüş genç kızlarımıza  . Abla olduklarında  "melek" olacaklar .

Bunun sonu gelmez . Takımları motive etmek amacıyla mıdır nedir , sürekli bir lakap takma ihtiyacı hasıl olmaktadır .

Tabii bendenizde bir kaç teklif yapmak durumundayım . Eğer bürokratlarımız , spor camiamızın değerli büyükleri uygun görürlerse ,  bu lakapları,uygun takımlar için ücretsiz olarak kullanabilirler .
Kız yüzme milli takımı  için  " havuzun  levrekleri "

Erkek su topu takımı için " havuzun  fokları  "

Erkek Pisiklet takımı için  "  yolların  tekerlekleri  "

Erkek masa tenisi takımı için  " masanın  zıpzıp ları  "

Tabii son olarak  Erkek Futbol Milli takımımızı es geçmek olmazdı değilmi . Onlara da tarihi başarılarına  , kişiliklerine ve davranış biçimlerine uygun olarak bir lakap takmak gerekiyordu .

"    Yeşil Sahaların  Topları  " ..

Uygunmudur ? 

Bence evet .

7 Ağustos 2012 Salı

FIRÇA NASIL KAYILIR ...



Eğer sahip olduğun değerlere sahip çıkmazsan tehlike geliyor demektir.

1923 yıllarında sana bahşedilen demokratik haklardan , bu hakların sana kazandırdığı çağdaş eğitimden vazgeçersen burnun boka girecek demektir.

Hele hele medeni bir insan gibi özgürlüğünü savunan , bilimi rehber alan bir kişi olmaktan uzaklaşırsan sadece burnun değil tüm vücudunla moka gireceksin demektir.

Bir de buna binlerce yıl hür bir ırk olarak yaşadığını unutup ona buna uşaklık yapmayı eklersen , sonun gelmiş demektir.

Rehberin sadece bir kitap ise , işte bir kitap kadar adam olursun .

Irak denen peşmergeler ülkesinden 2 adet peşmerge  yıllarca terörü desteklerler , sana hakaret edip dururlar , senin yanında olduklarını söyleyip , kuyunu kazarlar.

Sen ise onları ülkeye davet edip cumhurbaşkanın ile beraber çok iyi ağırladık diye övünürsün .

Derken , İslamiyetin yeni halifesi olacam diye tutturursan ve dünyayı egemenliğine alan ABD + İsrail 'e  kendini peşkeş çekersen , onların emirleri doğrultusunda onu bunu tehdit edersen , onlarda gelip senin uçağını düşürürler ve bunu açık açık korkusuzca itiraf ederler .

Sen ise acizliğinin vermiş olduğu salaklık ve dengesizlikle  ne yapacağının bilemezsin ve Genelkurmay'a  " uçağın kendi kendine düştüğünü söyleyin " diye tavsiyede bulunursun.

O beğenmediğin Suriye ,  " koca Türkiye " ye tokadı basar .

Eğer sen hala o koca burnunu  boka sokmaya niyetliysen ve  " Şamar Oğlanı "  etiketini çok beğenmişsen  ve tokat yemeye devam etmeye niyetliysen , buna cevap hemen gelir .

Bu sefer İran Din Cumhuriyeti  öyle bir Osmanlı Tokadı atar ki , itin dötüne girersin ve umarım bir daha da oradan çıkamazsın .

Yok eğer hala akıllanmadıysan ki ben  kendine geleceğini hiç zannetmiyorum , o zaman da baş patron  Obama , bir adamını gönderip yeni emirler verir .

Eğer Kol Böreğini sadece sen yapıyorum zannediyorsan yanılıyorsun .

Irak , Suriye , İran da yapıyorlar ama onlarınki midene kötü oturdu değilmi .

Demekki neymiş ? etrafa caka satarken arkasını getirip getiremeyeceğini düşünecekmişsin .

Demekki neymiş ?  1 kitap yetmezmiş .

Çok kitap okuman gerekiyormuş . Bilhassa çağdaş  ilim ve bilimle ilgili kitapları okuman gerekiyormuş .

Yoksa ensenden Osmanlı Tokadı eksik olmaz .

Biz buna Fırça da diyebiliriz .

Hangisini arzu edersen onu al sayın Halife.

SENİ İSTANBUL DA İSTEMEYOZ , ANKARA'YA GAZLA


Adam zırt pırt İstanbul da .

Komşu kapısı yaptı .

Ülkeye gelen herkesi İstanbul da kendisine özel yaptırdığı misafirhane de karşılıyor .

Tüm dünyanın tutuklamak için aradığı Sudan Başkanı nı bile İstanbul da ağırlıyor .

Kim gelirse ,Adam koşa koşa İstanbul a geliyor .

Tabii trafik bombok . Adamı  koruyacağız diye yüzlerce polis aportta bekliyor .

Yollar kesiliyor , vapur iskelelerinde bile bir yığın suratsız güvenlikçi , ürkütücü bakışlarını yolculardan esirgemiyor .

Diyeceksiniz ki  " eskiden polisler böyle değildi " . Doğrudur ama şu atasözünü de unutmayın " üzüm üzüme baka baka kararırmış ".  Kapiş ??

Bu memleketin baş şehri Ankara hemşerim . Git misafirlerini orada karşıla . Yemeğe mi davet edersin , kuğulu göle götürüp kuğumu sevdirirsin artık .

Bizi de rahat bırak artık . Zaten TV lerde  her gece defalarca seyretmekten böö geldi . Bari günlük hayatımıza müdahale etme .

Aziz din kadeşlerinle Ankara yı mesken tut , İstanbul'u unut .

Üstelik bu şehire de hiç yakışmıyorsun .. Güzelim çamlıca tepemize de cami istemiyoruz , sen git o camiyi Üsküdar a dik .

Selamün aleyküm aziz din kardeşim ..

Yallah ..

6 Ağustos 2012 Pazartesi

YENİ DÜNYA DÜZENİNİ BAŞBAKANIMIZ KURACAK , HİÇ MERAK ETMEYİN ...


Vatandaş kendisini  islamiyet adlı dinin yaymacısı ilan etti.

Bunun için tüm islam ülkelerine defalarca giderek , kendisinin ne kadar sevgi dolu olduğunu hissettirmeye çalıştı.

Bazılarının sırtını sıvazladı , bazılarına para yardımı yaptı , bazılarına okul adı altında casus eğitim merkezleri açtılar.

Arap baharına katkıda bulunmak amacıyla , Bahar yaşanan daha doğrusu iç savaşa başlayan ülkelerdeki muhaliflere silah ve para yardımı yaptı.

Kısacası ABD ve İsrail tarafından başlatılan kaos'a taşaronluk yaptı .

İyimi yaptı kötümü yaptı siz değerli türk illeti pardon milleti karar verin .

Tabii bu arada islamiyetin türk versiyonunu yaratmak için önce türbanı icat etdiler , daha sonra Badem Bıyık modasını ihraç etmeye çalıştılar .

Tabii , arap kardeşleri onu çok severmiş gibi yaptılar ama pek takmadıkları da ortada .

Onlar sadece petrol çıkartıp , o paralarla altın kaplama musluklar , tanrıya yakınlaşan gökdelenler , altın mercedesler  yaptırmayla ilgilendiler .

Ama bizimki bunu bir türli anlayamadı . Atatürk ün " ne arabın yüzü ne şam'ın şekeri " lafının anlamını bir türlü anlayamadı .

Hatta Barzani denen ve Kürt Devletini kurmakla görevli peşmerge parçasına bile yağ çekmekten kendini alamadı . Adamları bile müslüman yapacağım diye tutturdu.

" Elin kürdü devlet kurmak istiyor kardeşim , onların dinle filan alakası yok .  Sen sünni , alevi , şii diye şeyini yırt , adamların aklı senin topraklarında ".

Bu arada Arap Baharı nın mimarları baktıklar ki bizimki fazla zıplamaya başladı , büyük islam imparatoru ve Mesih rollerine soyunmaya başladı , hemen bir adet uçağı indirdiler ve ilk uyarıyı yaptılar.

Mesih , genelkurmayı da oyununa alet ederek , uçağın kendi kendine düştüğünü ilan etti.

Tabii tüm dünya hala kıçıyla gülüyor ama bizim APTAL HALK yedi. Onlara " şey " ver yerler zaten.

Bu arada Mesih oyunlarına devam etdiği için bu seferde PKK adlı  izci takımına sınırlarımızı geçip savaş başlatma emri verdiler .

Kısacası ARAP BAHARI  bizede sıçramış oldu .

Din kardeşleri arapları taklit etmeye bayılan mesihimizin eline pimi çekilmiş bombayı verdiler .

Tüm islam alemine hayırlara vesile olsun .

Durmak yok DEVAM ..

16 Temmuz 2012 Pazartesi

DÜŞÜRÜLEN UÇAK YOKSA BİZİM DEĞİL Mİ ?


22.Haziran  -  Suriye Silahlı Kuvvetleri bir bildiri yayınlayarak , 1 adet türk uçağını  yanlışlıkla düşürdüklerini iddia ettiler .

      Genel Kurmay Başkanlığı  bu haberin araştırıldığını web sitesinden bildirdi.

23.Haziran  -   Dışileri Bakanlığımız bir bildiri yayınlayarak konunun Genelkurmay ile masaya yatırıldığını , ama konunun aniden uykuya daldığını söyledi.

   Dişişleri , Suriye başkonsolosunu çağırarak düşürdüklerini söyledikleri uçağı neden ve nerede düşürdüklerini
sordu .

  Suriye Silahlı Kuvvetleri Başkanı türk uçağının Suriye Hava Sahasına girdiği için düşürüldüğünü iddia etti.

24. Haziran  -   Genel Kurmay konunun derinlemesine araştırıldığı için sonuçların daha sonra açıklanacağını söyledi.

  Suriye, uçağın İsrail uçağı zannedildiği için vurulduğunu , en kısa sürede özür dilenebileceğini beyan etti.

25. Haziran  -   Dişişleri , içişleri Bakanlığına bir yazı yazarak , uçağın düşmüş olduğu yerin milli mutakabat sınırları içinde olup olmadığının araştırılmasını talep etti.

      Genel Kurmay düşen uçağın bulunması için Suriye Genel Kurmayı ile bağlantı kurulacağını söyledi.

26. Haziran  -   ABD Genel Kurmay Başkanlığı uçağımızın Akdenize düştüğünü bildirdi .  Biz de onlardan düştüğü noktanın koordinatlarını vermelerini rica etttik .

  Başbakan , durumun çok vahim olduğunu , bunun hesabının sorulacağını  açıkladı  ve pilotların inşallah allahın izniyle bulunacağını ve cumaya yetiştirileceklerini söyledi.

27.Haziran  -  Genelkurmay Başkanlığı düşen uçağın Hava Kuvvetlerine mi ait olduğunun araştırılacağını , uçağın çıktıktan sonra karakutusundaki bilgilere göre bu konunun açıklığa kavuşturulacağını beyan etti .

 Başbakan , Suriyenin lideri Beşar Esad a mektup yazarak dostluklarının sona erdiğini söyledi.  Beşar Esad da hemen cevap yazarak küs tuttuğunu yazdı.

28.Haziran  - Genelkurmay açıklamasında  daha önce  Suriye tarafından düşürüldüğünü  söyledi uçağın ,  "iddia edildiği üzere düşürüldüğü söylenen " uçağımızın kayıtlarda bulunmadığının , özel bir hava kuvvetlerine ait olup olmadığının Ulaştırma Bakanlığına yazı ile sorulduğunu açıkladı .

29. Haziran  -   Genel Kurmay Başkanlığı pilotlarımızın botlarının ve kasklarının bulunduğunu , bunların onlara ait olup olmadığının , düştüğü iddia edilen uçağın bize ait olup olmadığının anlaşılmasından sonra  , açıklığa kavuşturacaklarını açıkladı .

   Dişişleri ve AKP parti meclisi , konunun müttefikler ve kocamız ABD ile görüşüleceğini söyledi ve besmele ile pilotlarımıza başarılar diledi.

30. Haziran -   Gazetecilerin düşen uçağımızla ilgili  olarak sorduğu bir soruya başbakan " hangi uçaktı o , haztırlayamadım , lütfen hafızamı tazelermisimiz " diye cevap verdi.

 Bülent Arınç " allahtan ümit kesilmez , düşen uçağımızı inşaaalah sağ salim bulacağız " dedi.

 Dişileri Bakanımız , Genel Kurmay'dan uçağımızın markasını sordu . - " markaya göre tazminat isteyeceğiz "  dedi. . Pilotların Suriye ve mossad tarafından bulunarak sorgulandıktan sonra 1240 metre derinlikte tesbit edilen uçağa konmuş olabileceğini  iddia etti.

1. Temmuz  -   Sabotaj Bayramı kutlandı .

2. Temmuz  -   4+4+4 konusundaki eleştiriler üzerine Bayındırlık bakanı  bir açıklama yaparak  " din adamlarının eğitimi hızlandırılacak " dedi.

3. Temmuz  - Marshall Hisse senetleri %8 değer kazandı .

4.Temmuz  -   ABD nin Bağımsızlık günü kutlamaları için mehter takımı ve sulukule dansöz ekibi birer gösteri yapmak için  ABD ye gitti .

5. Temmuz  - Suriye uçağımızı mı düşürmüştü ?  nerede ? ne zaman ? birden bire hatırlayamadım da.

   Pilotlarımız bulunmuş ve defnedilmiş .  Kardeşim neden TBMM ye haber vermediniz ya ?? çok ayıp !

6. Temmuz - Demet Akalın Bodrum da harika bir konser verdi .  Havalar acaip ısındı , yanıyoruz .

Hoşçakalın , herşey unutulur ,üzmeyin tatlı canınızı .

Ya 5 asker daha dağlara çıkarak kendilerini intihar etmişler .

Aslan Galatasaray..

4 Temmuz 2012 Çarşamba

YENİ YARGI SİSTEMCİĞİ VE LAFONTAIN DEN MASALLAR


3. Yargı paketi meclisten geçmiş .

Hayırlı uğurlu olsun desem olmayacağını bildiğim için boşa sarfedilmiş bir laf olur .

Bana ne Yargı paketinden desem , bu da doğru olmaz çünki benim de bu lanet yargı ile işlerim var . Dolayısıyla beni de bir ucundan ilgilendiriyor.

Şimdi size çok basit bir soru soracağım . Eğer bu soruya vereceğiniz cevap sizi tatmin ediyorsa yani verdiğiniz cevaptan eminseniz mesele yok .  Galipsiniz  demektir. Vatana millete hayırlı olsun .

Yok eğer verdiğiniz cevabın doğru ama pratikte uygulanamayacağını söylüyorsanız , işte o zaman doğruyu buldunuz demektir.

Doğru şu ;  " gelin bunu daha sonraya bırakalım ve size şu soruyu sorayım .

Diyelim ki dedeniz 1956 yılında  Çanakkale de  denize sıfır tapulu bir arazi aldı . Tel düşüncesi emekli olunca babannenizi de alıp o arsa üzerinde bir ev yaptırıp huzur içerisinde yaşamaktı .

Yandaki arazilerde evler , apartmanlar yapıldı . Sıra size geldiği zaman bu arsayı önce " yeşil alan "  arkasından "kumluk " , daha sonra " sit alanı " en sonra da " kıyı kenar şeridi içinde kalan ,devlete ait bir arazi "  ye çevirdiler .

Size imar izni vermediler .Turistik Tesis izni de alamadınız . Bari " aile çay bahçesi " yapayım dediniz , ona da izin vermediler .

Sonunda Hazine denen meret " kıyı kenar şeridinde kalan araziler devletin dir , alınamaz sayılamaz " dediler ve sizin arazinizin tapusunu iptal ederek elinizden aldılar .

Para ödediler mi diye sorduğunuzu duyar gibiyim . Iıh.

Parasın pulsuz ,  Tapusu devletin kendisi tarafından verilen arazınizi 40 sene sonra GASP ettiler .

Ne Sulh , ne Asliye , ne İdari mahkemeler de 1 adet  hakim " ulan ne yapıyorsunuz siz , vatandaşın malını nasıl elinden alırsınız  " demedi , diyemedi .  Hatta Yargıtay denen fuzuli kurum bile bu GASP a seyirci kaldı .

Durum bu . Ne diyorsunuz ??  Böyle bir durum olabilir mi olamaz mı ?

Ne zamanki bu kara parçası üzerinde yaşayan İnsanların "VİCDAN "  denen  olgusu  ve birbirlerine olan saygısı yeniden yeşerir ; işte o zaman daha mutlu bir toplum yaratabiliriz .

Yukarıda okumuş olduğunuz gerçek evet GERÇEK bir olaydır .

Dolayısıyla vicdan , insanlık , sevgi , saygı olmadığı sürece Yargı denen şey hiçbir zaman insanların menfaatleri doğrultusunda kullanılamayacaktır .

Adalet mi dediniz ?

O ne ya....siz de varsa bende alayım biraz .

3 Temmuz 2012 Salı

NELER OLUYOR CANIM , SANA NELER OLUYOR GÜLÜM .

- " Sayın Başbakan , Suriye olayı hakkında neler söyleyeceksiniz ? "

-" bu konudaki düşüncelerimizi daha önceki basın toplantılarımızda açıklamıştık "

-" olay daha yeni vuku buldu sayın başbakan  "

-" siz hangi olaydan bahsdiyorsunuz arkadaşlar ? "

-" Uçağımızın vutulmasından başabakanım "

-"" haa o mu . Bu münferit bir olaydır ve esefle kınıyorum . Suriye yetkilileriyle gerekli konuşmalar
yapılacak "

-" Suriye ye nota verilmiş efendim "

-" hangi şarkının notalarını vermişler , kim vermiş. Biz böyle konuları parti meclisinde tartışırız. "

-" ????????  "

-" ne oldu ne bakıyorsun öyle boş boş , işine gelmedimi anlamamış numarası yapıyorsun "

-" ne alakası var efendim , uçağımız düşmüş , Suriyeliler biz düşürdük diyorlar , sizin yorumunuzu almak istiyorum "

-" bak bir kere sen bana böyle bir soru yöneltemezsin , sen hangi mihrakların satın alınmış kamerası sın ? "

-" aman efendim , neden öyle söylüyorsunuz , bir vazifemizi yapıyoruz . Siz bu konuda genel Kurmay Başkanıyla küs tuttuğunuz için görüşmüyormuşsunuz . Bu doğrumu efendim ? "

-" sana ne sana ne . sen kameranı al git . doğru dürüst soracaksan sor "

-" tamam efendim , uçağımız Suriye hava sahasına girmiş ? "

-" yok be kardeşim , pilot arkadaşımız  oradan geçerken , bir sigara yakayım derken , çakmak ateş almadığı için hostesten ateş istemek için içeri kadar gitmiş , bu sırada rotasından 10-15 km kadar şaşmıştır . durum budur ."

-" ABD , uçağımızın Suriye hava sahası içerisinde düşürüldüğünü söylüyor , siz ise bizim kendi hava
sahamızda düşürüldüğünü iddia ediyorsunuz , hangisi doğru sayın başbakan ?"

-" bu konuyla ilgili ABD ye güvenimiz sonsuzdur ama biz genede din ulemasına başvurup onunda değerlendirmesini alacağız. "

-" Pilotlarımızı arayacak gemi varmı efendim envanterimizde .Yoksa napcez , pilotlarımızı nasıl bulcez ?"

-" ya kardeşim pilotlarımız isterlerse ortaya çıkar gerekli açıklamları yaparlar . Bundan sonra hiçbir pilot eşi sezaryenle doğum yapmayacak , çünki etik değildir . Kürtaj cinayettir. Sezaryen ise cinayete teşebbüsdür."

-" sayın başbakan lütfen bize hükümetin bu konuda olağünüstü toplanıp toplanmayacağını söylermisiniz "

-" Eğer eğitimdeki 4+4+4+4+4+4 uygulamasında sorunlar çıkar ve Madımak oteli yangını konusundakiş protestoların devam etmesi halinde , tabii ki olağünüstü toplarız arkadaşlarımızı .
Sonra bakın Aziz Yıldırım Bey de mupasaneden çıkmış, gidin biraz onunla konuşun , kürtaj konusunda ne düşünüyor " .

-" oldu . Kandil konusunda napacaksınız efendim "

-" gerekirse sınıra adliye yi taşır , pkk lı kardeşlerimizi orada yargılar , kürtaj konusunu masaya yatırırız . Herşey Büyük Türkiye için "

-" anladım sayın başbakan "

-" umarım anlamışsındır , yoksa imam hatip yaptığımız bir okula gidip 4+4 eğitim yaparsın " .

-"???????" .

-" Bülent Arınç kardeşimize kim suikast teşebbüsünde bulunmuş  acaba . Al sana konu "

-" ??????" .


25 Haziran 2012 Pazartesi

BÜZÜK NEDİR ?

Bu sabah TV lerde Uçak düşürülme krizi ile ilgili konuşmaları izlerken birden bire aklıma geldi .

Sahi  " büzük nedir " diye .

Hani bazen birisine , yapamayacağına emin olduğumuz bir action için " nah yaparsın büzük ister " deriz ya.

Birçok deyimi , kullanmamıza rağmen  anlamını bilmeyiz ya .

Bu büzük olayını da bir kaç arkadaşa sordum . Cevapların çoğu " mabad "  denen organ ile ilintili idi.

Yani  "  kalın bağırsağın dünyaya açıldığı yer "  şeklinde bilinmekte bu büzük denen coğrafi bölge .

Bazı arkadaşlarımızda akılları sıra , bu soruma espriyle cevap verdiler . Gerçi biraz banaldı bazı espriler ama , pek de fena gelmedi doğrusunu isterseniz .

Paylaşayım bari  dedim .

" korkunca 3,5 şiddetinde atım değerine ulaşan , steteskopla dinlenildiği takdirde  " yussuf yussuf  " sesleri algılanabilen göt kraterine verilen  ad dır . "

Bu izahata yorum yapmak mümkün değil . Çünki inanılmaz yaratıcı bir izahat .

Bende düşündüm taşındım , en uygun tanımlamanın aşağıda okunduğu şekilde olduğuna kanaat getirdim . Tabii bu kanaatime yardımcı olan bir takım unsurlar , hatta kesin  olaylar var .

Dünyada Türkiye yi yanıtırken şöyle bir anons duyabilirsiniz
          " fiziğiyle , müziğiyle , büzüğüyle dünya tarihine malolmuş , çeşitlilikte, esneklikte  bir numara  , evet karşınızda Türkiye " .

Dİyeceksiniz ki " yahu arkadaş bunların Büzük ile ne alakası var .

Hah işte konuda burada zaten . Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ten sonraki dönemini dikkatle incelemeniz gerekli .  Yani Türkiye cesaretle atması gereken adımları niye atamamış .

Neden gelen giden 2 şamar , 3 tokat , fırça , tekme , azar , ambargo gibi tüm olumsuz icraatlarını bizim üstümüzde denemiş .


Neden neden neden ??? bu sorulara cevap bulmak çok da zor değil esasında . Sadece bu cevabı bulurken saçma vatanperver duygularınızı , önyargılarınızı unutmanız , olaylara tarafsız bakmanız gerekecek .



Peki bu her türlü sadistik icraatlarını bizim üstümüzde deneyenler kimler mi ?   Barzani , Talabani , Kaddafi , Apo , Esad ailesi , Yunanlılar , Bulgarlar , ABD , İsrail  , Ermeni Diasporası vs vs , . Kısacası say say bitmez . Gelen geçirmiş giden geçirmekte devam ediyor .

Biz ne mi yapmışız ?

" elhamdülillah çok şükür " ve birkaç tırışkadan laf .    " Gereken yapılacaktır ".  " Kan yerde kalmaz " ..

Aylardır Esad'a fırça atıp tehdit ediyoruz . Adam ne yaptı  " haa öylemi , ben boş boş konuşmam,  adama böyle cevap veririm " dedi .

Biz  ne mi yapacağız ?  Çok basit Nato ya şikayet , BM ye şikayet , Ağlama duvarında gözyaşları .

" Misilleme yapmayacakmıyız ? "  diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum .

BÜZÜK ister .

Varmı bizde büzük ?

Ben baktım ama . bilmem ki !!   sizde bir zahmet bakın bakalım ..












22 Haziran 2012 Cuma

SPORCULARIMIZ VE TAKIMLARIMIZA UYGUN LAKAPLAR ..


SPORCULARIMIZA UYGUN LAKAPLAR ....

Eskilerden beri süregelen bir lakap takma merakı vardır bu memleket de .

Şöyle bir hafızanızı ( tabii bu son senelerde ki gündem bombardımanın dan dolayı kaldıysa ! ) yoklayın kimlerde ne lakaplar takılmıştı .

Bilahassa siyasette takılan lakaplar unutulacak gibi değil . 
    Süleyman Demirel'e                                     " çoban sülü "
    Bülent Ecevit'e                                            " karaoğlan "
    Deniz Baykal'a                                            " teflon  "
   Mesut Yılmaz'a darbe taraftarı olduğu için     " onbaşı "
   Kenan Evren'e                                             " netekim "
   Mustafa Taşar                                             " otel ayısı "
  Kürşat Tüzmen                                            " action man "
  Kemal Kılıçdaroğlu                                       " gandi  " .
  Daha nice politikacı ve bürokrata ilginç benzetmeler yapılmıştı .

Tabii bu arada futbolda da çok ilginç lakaplar vardı .

" kral Metin "    " leblebi Mehmet "    " cici Necdet "     " boncuk Ömer "       " kelle ibrahim "

"kova Osman "   " ceylan Bedri "    " şiir Refik "   "Berlin panteri Turgay  "  " taka Naci "  "papaz Kemal "
   gibi türk futboluna damga vurmuş futbolcularımıza hoş lakaplar takılmıştı .

Şimdilerde futbolcu kalmadığı için lakap da takmak da gereksiz bir icraat oldu .

Haa illahi de takacam diyorsanız, yardımcı olmak  amacıyla buyrun size bir kaç örnek : güle güle takın .

 " kırıtık Selçuk "  ,     "muhasebeci Hakan "   " mali müşavir  Semih "    " finansör Gökhan "     " borsacı  Mehmet "      " faiz  Volkan "    " şike İbrahim "   " Teşvik Aziz "  gibi tamamen paraya odaklanmış olan yeni nesil futbolcularımıza uygun lakaplar bulabilirsiniz .

Bugünlerde takımlarımıza lakaplar takmak moda oldu

"  Filenin Sultanlar  "                        voleybolcü kızlarımız .

"  potanın melekleri  "                        kız basketçiler .

"  12 dev adam ( bence cüceler ! ) "    erkek basketçiler .

"  minderin aslanları  "                       erkek güreşçiler   ( sürekli sırt üstü yatdıkları için )

"  filenin perileri "          yıldız kız veleybolcular için ( melekler de günah işleme potansiyeli yüksek olduğu için, daha saf ve bakir görüntüsü veren   PERİ uygun görülmüş genç kızlarımıza  . Abla olduklarında  "melek" olacaklar .

Bunun sonu gelmez . Takımları motive etmek amacıyla mıdır nedir , sürekli bir lakap takma ihtiyacı hasıl olmaktadır .

Tabii bendenizde bir kaç teklif yapmak durumundayım . Eğer bürokratlarımız , spor camiamızın değerli büyükleri uygun görürlerse ,  bu lakapları,uygun takımlar için ücretsiz olarak kullanabilirler .
Kız yüzme milli takımı  için  " havuzun  levrekleri "

Erkek su topu takımı için " havuzun  fokları  "

Erkek Pisiklet takımı için  "  yolların  tekerlekleri  "

Erkek masa tenisi takımı için  " masanın  zıpzıp ları  "

Tabii son olarak  Erkek Futbol Milli takımımızı es geçmek olmazdı değilmi . Onlara da tarihi başarılarına  , kişiliklerine ve davranış biçimlerine uygun olarak bir lakap takmak gerekiyordu .

"    Yeşil Sahaların  Topları  " ..

Uygunmudur ? 

Bence evet .