27 Eylül 2013 Cuma

BEN ALLAHIN KARŞISINA ORGANSIZ GİTMEM .


Adamlar bir tutturmuşlar, organlarınızı bağışlayın diye .

Organ bağışladığınız zaman bir can kurtarıyorsunuz, bir insanı hayata yeniden kavuşturuyorsunuz .

Harika bir duygu olmalı değil mi ?

Iıh öyle olmayabilir . Yani işin aslı dünyevi mutluluktan öteye gitmeyebilir .

Demem o ki; acaba bu yediğiniz halt öbür dünya kuralları içerisinde suç mudur ?

İşte önce bunun muhasebesini yapmanız lazım .

Geçenlerde bir  vatandaş ile sohbet ediyorduk, konu açılınca fikirlerini bir alayım dedim . Amanda aman ne fikirler ne fikirler.

-" ben organlarımı bağışlamam, sebeplerim var "  dedi öküz .
-" ne gibi sebepler olabilir  acaba öğrenmem mümkün mü, hani belki sen haklısındır " diye bir yorum yapma hatasında bulundum .

-" bak kardeşim , bir kere bizim dinimiz de organ bağışı diye bir şey yok Kuran da yazıyor mu , yazmıyor . O zaman konu kapanmıştır. Kuranda olmayan konunun konuşulması bile günah "

-" lan o zamanlar organ mı vardı ki bağışı olsun .O zamanlar tıp mıp mı vardı da organ bağışı yapmadılar mı ? "

-" valla kardeşim, allah bizi organlarımızla yarattı, organlarımızla geri isteyecek  "

- ee herhalde görüyoruz , çok da güzel yaratmış da organlarınla mı allahın karşısına dikileceksin yani ?"

-" ben onu bunu bilmem, bana verilen organ benimdir . Tanrı isteseydi ona bu hastalığı vermezdi, var bi bildiği ki adam hasta olmuş. Yani vakti gelmiş, gidecek "  diye tüyler ürpertici bir yorum getirdi .

-" madem hastalıklar tanrı dan " diye cümleme devam edecekken  kesti lafımı öküz .

-"  vermiyorum var mı bi diyeceğiniz .Ben tanrının karşısına organlarımla çıkacağım "

Baktım ki bu öküze laf anlatmak imkansız , bari işi gırgıra vurayım dedim .

-" yukarı gitdiğimde tanrıya diyeceğim ki  - hoş buldum tanrıcım , bak tüm organlarım yerli yerinde , yalnız senden özür dilemek zorundayım .
  Çünki 12 yaşındayken manyak bir doktor bademciklerimi aldı . Ben dedim ona tanrıdan izin alalım diye ama dinlemedi beni .
   Sonra çükümü kestiler. Vallahi  tanrıcım , bak o senin suçun . Yanlış imal etmeseydin millet de kesip biçmezdi .
   Haa bi de 10-15 dişimi çektirmek zorunda kaldım . Ne yapayım çok ağrıdılar.Çekilen ön dişlerimin yerine takma dişer yaptırdım, tavşan gibi oldu ama kusura bakma artık .

Tanrı bana meraklı gözlerle dikkatlice baktı ve -" sen neden geldin buraya, ne oldukine ? "  diye sordu.

-" sorma tanrıcım,bu rakı yüzünden  benim karaciğer iflas etti, eşe dosta rica etdim hani kendilerinkinden 100-150 gram kadar versinler diye . Ama herkes " ben tanrının karşısına organlarımla çıkacam " diye tutturdular.  Sonunda dayanamadım ve senin rahmetine kavuştum.

Haa bu arada karşına çıplak çıktığım için kusura kalma. Yolda kefen bezi yırtıldı .İçine koydurttuğum rakı şişeleri ağır geldi galiba .

Tanrı bana şöyle gülümseyerek baktı ve " hoşgeldin koçum , gel otur şuraya bi soluklan " dedi.

Sonra yardımcısı Azrail'e bağırdı " Azroş git de şu Enis kardeşimize organ vermeyenleri al getir buraya "

Karşımda oturan öküz bana şöyle bi baktı ve -" enis ağbi şu konuyu bi daha düşünsem ben " diye mırıldanıp, kalktı gitti.

Ona göre haa.


26 Eylül 2013 Perşembe

BEN ORHAN YAMUK DEĞİLİM..


Yazıma başlamadan önce şunu belirtmekte fayda görmekteyim.

Geçenlerde yazılarımdan birini paylaştım . Paylaşacağıma da pişman oldum .

Neymiş imla hataları varmış, neymiş edebi değeri yokmuş, neymiş cümle düşüklükleri varmış.

Falan filan .

Tamam da kardeşim, ben yazarım diye zart zurt etmiyorum ki.

Kafama göre yazıyorum . Aklıma gelen konuları neşeli, komik bir anlatımla yazıp kendimi tatmin ediyorum .

Ne var ki bunda . Kimseyi rahatsız ettiğim filan da yok ayrıca .

Ara sıra çatlak sesler çıkıyor; -" ayy lütfen benimle bunları paylaşmayın " diyen .Bende akabinde vatandaşı siliyorum, olup bitiyor .

Sonra, benim mürekkep yaladığım yıllarda edebiyatçıyı bırak, doğru dürüst kompozisyon yazan bile yoktu.

Rahmetli Edebiyat öğretmenimiz Nami Bey, nur içinde yatsın, öyle tonton bir adamdı ki, dersi kaynatmak için sürekli şiir okuturduk. Zavalı her şiir sonunda gözyaşları içerisinde kalırdı. Tabii hiçbir şey öğretemeden yılı tamamlatdık.

60'lı yılların sonunda 70'li yılların başında ki eğitim sistemi bize edebiyat dersini öğrenme şansı bırakmadı ki.

Gerçi bıraksaydı da benim hatırladığım arkadaşlarım arasında edebiyata merak salacak hiç kimse yoktu . Onların genelde sevdiği dersler Beden Eğitimi ve öğretmenimiz mini etek giydiği için Müzik dersiydi.

Failatün dedikleri zaman Fatih Terim diyorlarmış gibi gelirdi, hep beraber " cimbom " diye tempo tutardık.

Zaten beni tenkit edenlere Blog'umun adına bakmalarını tavsiye edeceğim .

Ne olur ya, bu blog'a bu adı veren adam da yazarlık yetenekleri olabilir mi ?

" olur vallahi olur , durmak yok devam " diyenler çıkıyor. Hemde sayıları azımsanamayacak  kadar hayranım var desem ! biraz sallamış olurum .

Ama bir kişi var ki; yazmadığım zamanlar arayıp " ne oldu ? " diye sormuyor mu ?  var ya !

Ben Orhan Nobel  , son yazımı okumayı ihmal etmeyiniz .

-"Geldim doktor geldim, sağol daha iyiyim bugün.."

22 Mart 2013 Cuma

BİZİM GÜZEL TÜRKÇEMİZ VE ENTELLEKTÜEL HALKIMIZ.


Bu sabah büyük bir havesle yatahtan galktım , çönki işyerime  büyük bir firmanın temsilcisi gelecekti ve bize dispritörlük teklif edecekti.

Salona gidip müzik aletine neşeli bir kompakt diks taktm. Apörlerlerden harika bir nağme yükseldi. Dışarıya baktım , bardahtan boşanırcasına yağmur yağıyordu .

Abdesthaneye gidip küçük su döktüm ve uyanmak için yüzüme su çarptım .

Yarım ekmek arasına helyum peyniri yerleştirdim  ve  tükanda yemek üzere paketledim .

Laylon yağmurluğumu giydim, şemşiyemi fortmantodan aldım  ve gapıyı açıp dışarı çıhtım . Cebimdeki cigara paketinden bir cigara aldım ve kirbitle yakmaya çalıştım ama rüzgardan beceremedim .

Durağa yörüyüp, otubusa bindim . yer olmadığı için ayakta duruyordum , pencerenin çerçeveleri aleminyon olduğu için terleme yapmıştı ve pardüsöm ıslandı.

Otubustan tam tükanın önünde indim ve cebimden anaktarı çıkarırken, yanlışlıkla cetonu yere düşürdüm eğilip alırken arkamda bir ford durdu . Döndüm ve "bu yaptığın çok riksli , kuzu kurdun yol fordun, gazla " dedim .

Anaktarımla tükanın gapısını açtım, içeri girdim, sıkortaları kaldırıp elentrikleri açtım. Saçlarım ıslandığı için Filipis marka saç gurutma aletiyle gafayı guruttum . Hava serin olduğu için sweetşort umu gardolaptan çıhardım ve giydim .

Ve hemen cebimi şarza taktım .

Çaycıya bir çay söyledim ve çekmeceden  çukulatalı püsküvüt ve helyumlu ekmek ile güzelce karnımı doyurdum .

O sırada içeri giren sekreterime, gidip dövüz bozdurmasını söyledim .

Bu arada dün geç geldiğimi patrona gambazlayan mesai arkadaşımdan ne kadar tiskindiğimi farkettim . Ama onu gaile almamaya karar verdim .

Umarım boğün herşey iyi gider ve dispritörlüğü alırız.

Sevgiler.













11 Mart 2013 Pazartesi

ADALET VE MUZ CUMHURİYETİ.


Sürekli sorulur " bu ülkede adalet varmıdır " diye .

Neden insanlar sürekli bu soruyu birbirine sormaktalar.

Yoksa bu ülkede acaba adalet yok da biz mi  bilmiyoruz. Sürekli adaletsizlikten yakınan insanların da bir bildiği vardır değil mi ya.

Geçenlerde yolum Çağlayan daki Adalet Sarayından geçti.

Bir gezip göreyim dedim . İçeri girmek bayağı bir zamanımı aldı . Havaalanın daki gibi herkes soyunup duruyordu . Hatta kemerler bile fora edildi .

Benim kemerim çıkmadığı için pantalonumu çıkardım ve adalete selam çaktım .

Bina bilmem kaç katlı ve bol miktardaki asansörler sayesinde çok ısa sürede yukarı katlara ulaşmak mümkün .
Yerler gompile mermer ve pırırl pırıl .  Tuvaletlerde ki tüm malzemeler birinci kalite . İnsan işerken bile adaletin gücünü hissediyor . O sayede insan pisuvarların karşısında daha bir sağlam ve güvende hissediyor.

Tüm salonlarda ki mobilyalar , ahşap masalar , iskemleler gerçekten çok kaliteli ağaçlardan yapıldığı belli oluyor. Ağaçların çifte kavrulmuş olduğu iddia ediliyor.

Çalışan kişiler de eski binada rastladığımız davranışlardan biraz daha iyi davranış sergiliyorlar. Yani öküz sayısı bayağı azalmış .

Adalet mi dediniz ?

O da  ne arkadaşım, anlattıklarımız yetmedi mi . Bundan sonra adaleti padişah dağıtacak, gidin ona sorun bu saçma soruyu .

O ne kadar verirse o kadar köfte . Ekmek benden olsun .


27 Şubat 2013 Çarşamba

YENİ HELAL ÜRÜNLER...


Bildiğiniz gibi, son zamanlarda  taklit ustası insanların yaşadığı Muz Cumhuriyetimizde yeni bir moda baş gösterdi.

Saçma sapan modalara bir yenisi eklendi.

Hemide ne moda ama , tam bir ilkellik örneği. Komedi desem az , dram desem o da az. Artık siz değerlendirin derim

Müslümanlık zaten diğer dinlerin ve bilhassa yahudiliğin devamı olduğu için , bu yeni moda da tabii ki yahudilerden kopya edilmiş.

Yahudilerin başlatmış olduğu bu saçmalık, sadece et , süt gibi temel besin malzemeleriyle sınırlı değil .İsrail denen korsan ülkede şarap bile koşer sertifikasına sahip olabiliyor.

Hahaha siz şimdi soracaksınız ; " ulan şarabın helali olurmu " diye, olur olur .

Eğer şaraplık üzümü toplayanlar, iyi niyetle ve dua ederek toplayınca melun şarap helal oluyormuş .

Hele hele, ayaklarıyla üzümleri ezen kadınlar, ezme işleminden önce abdest alırlar ise o Şarap tam anlamıyla koşer yani helal oluyormuş .

Bu ürünlerin çeşitleri hergün daha da çoğalıyormuş.

Son olarak Çivi, Muz, Ayakkabı da "Helal Ürünler " listesine girmiş.

Helal çivi nasıl olur diye sorduğunuzu duyar gibiyim, eğer çakarken süphaneke okursanız , çivi hem gireceği yere daha iyi girer hemde girdi mi allahın inayetiyle sonuna kadar girdiği yerde helal edilir.

Muz yerken aklınıza kötü şeyler getirmez iseniz, muzu sadece karnınızı doyurmak amacıyla yediğinizi ispat ederseniz o muz size HELAL olur.

Ayakkabı nın helali de olurmu aga saçmalama demeden önce iyi düşünün . Olmaz demeyin olmaz olmaz olmaz . Eğer ayakkabınızın derisi  açık alanda kimyasal gübrelerle beslenmemiş hayvanlardan yapılmış ise ve hayvanlar otlanırken " allahım sana bizi bu güzel otlarla taltif ettiğin için sana minnettarız " diye mırıldanmışlarsa, işte bu şartlar altında giydiğiniz ayakkabı HELAL dir.

Afiyetle giyebilirsiniz patilerinizi. Yok eğer ayakkabilarınız helal değilse, tanrı bir gün size bir çelme takar ki 2 seksen uzanırsınız .

Ha bu arada Helal Kozmetik ürünleri de çıktı. Mihri markasıyla kremler, şampuanlar, losyonlar çıktı .

Bunlarda nasıl Helal  olur demeyin , tanrı çarpar vallahi.

 Çözüm gayet basit; kullanılan hayvan yağları arasında  domuz, kurbağa, tosbağa, börtü böcek olmayacak ve imal edilen ürünler koliler halinde Diyanet İşleri tarafından toplu dua seansına tabii tululur ise bu kozmetikleri istediğiniz gibi uygun yerlerinize sürebilirsiniz

Siz siz olun, bu ürünler helal diye yallah oranıza buranıza sürmeyin. Ne olur ne olmaz ufak bir dua okuyun .

Böylece iki kat helal olur .

Helal olsun .





26 Şubat 2013 Salı

İMKB TİYATROSU ..


Standard &Poor  adlı tiyatro  grubunun ABD nin kredi notunu düşürürüm ha diye korkutması bile Manipülatör ve spekülatör arkadaşları frenleyememiş ve '' bize ne biz batmadan duramıyoruz , kağıt almamız lazım , tutmayın bizi '' lafları arasında alıma geçeceklerinin sinyalini vermişlerdir.
Dolayısıyla  Dow Jones adlı amerikan Kumarhane Şirketi  :

 CUMA GUNUNE KADAR 11.983 YENİ HAFTADADA 12.000 DENEMESİ YAPABİLİR.

Bu deneme ile birlikte Canım Türkiyemdeki Spekülatör ve kumarbaz arkadaşlarda fırsatdan istifade alıma geçip trenin son vagonuna atlamakta uzman olan halk kitlelerinide peşlerinden sürüklüyebilir ve daha sonra aldıkları çok değerli kağıt parçalarını bu kişilere uygun fiyatlara ????? satabilirler ..

Cuma akşamı kendilerinden  Menkul Kıymetli şirketlerin önlerinde
 - '' ne güzel çıkıyordu , durup dururken niye düştü ? ''
- '' ulan  keşke satsaydım , dealer söyledi de ''
- '' ya inbeler gene çaktılar malı bize ''
- '' ben biliyordum bunun böyle olacağını ama Trantürk holding prim yapınca yukarı gidiyor zannettim ''
- '' ulan bu S&P denen iblis şirket durup dururken neden gene ABD nin notunu düşürebileceğini söyledi , altı üstü 2 trilyon dolar borcu var adamların , neki ''- '' keşke Toç Holding alıp 2 kademe üstüne satsaydık , dedim ben sana '
'- '' bir daha buraya uğrarsam ne olayım ''
- '' bu dünyanın çivisi çıkmış  , lanet olsun ''
-'' endeks te destek vardı demedimi bu Dealer aslanım , kıramadık direnci destek çöktü tabii ''
-'' pazartesi asya borsaları da çöker şimdi boku yedik ''
-'' toparlar toparlar , bak ABD de işsizlik beklentisi 640000 idi 639850 çıkmış yani beklenenden daha iyi yani 150 kişiye iş yaratılımış ''
- '' ha bak bu iyi demek dimi ''  .
                  diye sızlanan tonla vatandaşa rastlayabilirsiniz.Kısacası ahlar vahlar ve en önemlisi KEŞKE ler arasında  geçecek yeni bir komedi oyununa daha başlıyoruz .

 RTE  TV lere 13 defa çıkacak  ekonomiden sorumlu Bando eşliğinde hüzzam makamında  derlemeler söyleyecek ,allahın inananların yanın da olduğunundan bahsedecek , allahın izniyle Derecelendirme kuruluşlarının notlarını daha iyi vereceklerini söyleyecek ,

- ''sımsıcak paralar gelmeye devam ediyor ,
 -elektrik özelleştirmelerinden 20 milyar dolar gelecek ,
-daha satacak çok şeyimiz var , allahın izniyle gerekirse %52 in şeyleride satılabilir  ,
-işsizliğe çözüm bulmak üzereyiz  ,
-bando daki arkadaşlarımız çare arıyorlar , bulur bulmaz haber verecekler ,
 -cari açığımız için üzülmeyin üşümemesi için en kısa sürede kapatacağız ''   diye pompalama faaliyetlerine devam edecek .

Nüfusumuzun yarısı açlık sınırında olabilir ama  -''   bakın Borsamız %0.03 oranında yükseldi , hayırlı uğurlu olsun ''  diye moral verecektir.

Devlet İstatistik Enstitüsü ise  Noel ağacı süslemeleri , kedi maması , firkete , prezervatif , musluk contası , bardak altlığı , plastik huni , oyuncak AYI , duvar çivisi , kürdan , uçak benzini , balon , füze tankı, kerhane fiyatları gibi çok sık kullandığımız ürünleri ilave ederek bulmuş olduğu TÜFE oranlarını açıklayarak bizleri mutlu edecektir

.Borsamızda Destek ve direnç birbirine çok yaklaşmış olup bu aralıklarda işlem yaparken dikkatli olmanızı alımlarınızı CNBC-e deki harikulade yorumlara göre yapmanızı tavsiye ederim ..

Bovespa , Merval ve Nİjerya borsalarını takip etmenizde fayda vardır ..

 Haydan gelen huya gider şeklinde düşünen dostlarımızı Tiyatro ya bekliyoruz..

19 Şubat 2013 Salı

HOCAM, SABAH HELAL ÇAY İÇMEK FARZ MI YOKSA SÜNNET Mİ ??

 geçmesinki dinciler yeni bir adet çıkarmasınlar .

Amaçları ibadet mibadet olmayan , kutsal kitaplarını okumasını bile beremeyenler sanki laik düzene inat hergün bir yenilikle karşımıza çıkıyorlar .

İşin kötüsü , bunlara bir çok kişi ve kurumda alet olamaya hazır ve nazır  aportta bekliyor .

Ben, 5-6 sene hariç tüm ömrünü maalesef bu ülkede geçiren bir kişi olarak , " Helal Gıda " diye bir şey duymadım .

Ben duymadımsa " yoktur "

Yahudileri taklit etmek amacıyla önce bir "Helal Et" furyası başlattılar . Daha sonra bu MODA değişik gıda ürünlerine yansıdı .

En son da Çaykur denilen alengirik ve fuzuli kurumun yeni uygulamasına kadar uzandı .

Evet son moda  helal ürün " ÇAY " . Neymiş Helal Çaymış . Şaka gibi değilmi .

Çaykur müdürü olacak kişiye sormuşlar , " peki çayı nasıl helal yapacaksınız ? helal çay ne demektir ? biz şimdiye kadar Haram Çay mı içtik ? diye .

Tabii cevap " kem küm " .

Ben size AKP kaynaklarından aldığım bilgiyi aktarayım ;

1. Çay ı toplayan kadınlar , sabah evden çıkmadan önce muhakkak abdest alacaklar .
2. Çay ı toplamaya başlamadan önce besmele çekip, niyet edecekler.
3. Toplanan çaylar , taşınmadan önce dualar eşliğinde traktör romorklerine yüklenecek .
4. Çaykur fabrikasında , hocalar tarafından okunmuş sularla yıkanacaklar.
5. Çayların doldurulacağı kutular Diyanet İşleri tarafından Helal kabul edilmiş matbaalar tarafından basılmış olacak .
6. Bu çayları taşıyan kamyonlar , yola çıkmadan önce tekbir getirilerek ve arkalarından zemzem suları dökülerek uğurlanacaklar.

İşte bu şartları ihtiva eden çaylar " Helal " olacak . Bu çayları içenler mümin , diğerleri " zındık " kabul edilecek.

Bundan böyle , aşağıdaki çaycıya " 4 çay getir " diye bağırılmayacak . Önce çayın Helal olup olmadığı öğrenilecek , daha sonra ,
" çek 4 demli helal çay " diye bağırılacak .

Bunu yapmayana çaylar " zehir zıkkım " olsun ..Afiyet şeker olmasın .

17 Şubat 2013 Pazar

RÜYA GÖRSEN KABAHAT, GÖRMESEN OLMAZ.



Evlisiniz veya bir kadınla beraberliğiniz var.

Şöyle düzeyli ( son zamanların anlamı anlaşılamayan popüler kelimesi )  neşeli ve olaysız bir beraberlik yaşamak arzusundasınız .

Sabah kalkıp " canım sevgilim günaydınlar olsun, için benim sevgimle dolsun " gibi güzel laflar edip , sabaha ondan aldığınız güzel bir öpücükle başlamak istiyorsunuz .

Haklısınız ! bunu istemekte yerden göğe kadar haklısınız !

Bu fani hayatta bu kadarcık bir istekte bulunmanız çok değil vallahi. Az bile istediniz .

Hani son zamanların modası var ya;  " kainata iyi dileklerini, pozitif düşüncelerini gönder , bunlar sana yeşil yeşil dolarlar olarak geri dönsün " muhabbeti.

İşte buradan yola çıkarak sen de sabaha sevdiceğinle mutlu başlamak istiyorsun .

Yatakta şöyle bir gerinip, sevgiline doğoru bir öpücük hamlesi yapıyorsun . Aaaa o da ne, vatandaş aniden sana sırtını dönüyor .

-" şeker ne oldu, bir öpmeyi istemiştim " .

-" hayır öpme istemiyorum ".

-" hayırdır inşallah, ne oldu aşkım, iyimisin ? daha seni kızdıracak vaktim bile olmadı "

-" sen beni sevmiyorsun artık ben biliyorum "

Daha, afyonumun patlamamış olmasını geçtim, gözlerimi bile açamıyorken nereden çıktı bu muhabbet .

-" şeker dün akşam yatarken gayet mıutluydun, yoksa gece yarısı ben uyurken bir şey mi oldu ?.

Vatandaş hala arkası dönük vaziyette omuzlarını silkelemekte.

-" o kadın kim, sen onu söyle kim o kadın ? "

-" hangi kadın hayatım, ne kadını ? "

-" dün gece rüyamda o kadının adını sayıklayıp duruyordun , Neşe de Neşe başka bir şey demiyordun "

-" peki söyle bari nasıl bir kadındı* sarışın mı kumral mı yoksa esmer bombamı ? "

-" sen daha iyi bilirsin, zaten bir haltlar karıştırdığını hissetmiştim ."

-" kızım sen dalgamı geçiyorsun  ya , ne karısı ne sarışını "

-" bir de elele tutuşmuştunuz bir güzel "

Ben yataktan aşağıya sallandırdığım bacaklarımın ucunda monte edilmiş olan  ayaklarıma terliklerimi giymek için eğildiğimde, dişi vatandaştan şöyle bir haykırış çıktı.

-" kaçıyorsun değil mi , işine gelmedi dimi ? elele tutuşmuş gözlerinin içine bakarken iyiydi dimi ? bir de bana   seni seviyorum diyorsun ".

Ben yeniden yatağa geri uzanıp vatandaşı omuzlarından yakalayıp, gayet esprili bir şekilde " hayatım hadi kalk canım, hemen kahvaltı edelim ve çıkalım, ben sana sonra onun telefonunu veririm, karşılıklı  konuşursunuz  " demeye çalışmamla tokadı kafama yemem bir oldu .

-" aaaa sen hakikaten kafayı yemişsin. lan manyak karı rüyada gördüğün o kadınla gerçek hayatta ilişkim olduğunu da nasıl uydurdun . Yürü git elimde kalacaksın şimdi. "

-" bak nasıl sinirlendin, gerçek ortaya çıkınca , gerçek olmasa üzerinde bile durmazdın ."

Tepemin tasının kapağı buhardan fırlamış, ben zıvanam dan çıkmıştım bir kere . Vatandaşa doğru döndüm ve sinir edici bir tonda fısıldadım.

-"hele bir giyiniyim , sana Neşe'nin telefonunu vereceğim , açar hesap sorarsın, rüyana girdi diye. Kadına bak ya hem kocanı çalıyor , yetmiyormuş gibi bir de rüyana girip seni kıskandırıyor. Vay orospu vay be ."

-" allah seni kahretsin emi , seninle evlenen de kabahat zaten, sana verdiğim yıllara lanet olsun . ben annemlere gidiyorum, bir daha da seni görmek istemiyorum "

-" oldu şekerim güle güle , bende burada Neşe ile mutlu bir hayat sürerim. Babana selam söyle, beni arasın ona da bir telefon numarası verecem , gudubet annenden bıkmıştır, bir değişiklik olur. "

-" hayvan herif , sen görürsün , seni sürüm sürüm süründürcem , hemen avukata vercem seni "

-" ver canım ver de sav cıya da şikayet et , rüyasında beraber olduğu kız reşit değil diye , manyak karı ne olacak "

Yataktan çıktım , ve alelacele giyinip, evden kendimi dışarı atdım . O sırada yöneticinin evinin önünden geçerken haykırışlar duydum. Karısı çılgın gibi bağırıyordu ;

-" allah seni kahretsin , yakandaki sarı saç kimin ? "

kahkahalar atarak merdivenlerden aşağıya inmeye devam ettim . En alt katta Muhlis Bey merdivenin basamaklarına oturmuş, şaşkın şaşkın bana bakıyordu .

-" abi ya anlamadım gitti vallahi dün gece beni kimin öptüğünü, karı ben diye yakamı öpmüş "

İşte böyle bizim apartmanda , pardon mahallede , pardon ilçede, pardon şehirde, pardon memlekette, pardon dünyada son durum .

Dediklerine göre geçenlerde Arjantin da gözü şiş bir uzaylıya rastlamışlar .


14 Şubat 2013 Perşembe

14.Şubat NEDİR, BU SAÇMA GÜNÜ KİM UYDURMUŞTUR.


Son 30 yıldır, ticari amaç  uğruna ha babam de babam yeni günler, kutlamalar uydurulmakta.

Yok Babalar günü, yok Sigarayı bırakma günü,  yok Abazalar günü filan falan feşmekan .

Tabii tüm bu günlerin tek amacı var .

İnsanları sokaklara döküp,  dükkanlara doldurmak ve alışveriş yaptırıp para harcamalarını sağlamak.

Yoksa  "insanları babalarına yaklaştırmak  gibi bir zihniyetin sonucu çıkmış değil bu uyduruk günler.

"Ulan neden babama senede bir gün sevgi göstereyim ki, ben hergün babama onu ne kadar sevmediğimi ayyy pardon sevdiğimi söylemek istiyorum .

Sonra ona, sevdiğimi inandırmak için ne bok yemeye hediye alayım ki.

Zaten ben ona ne zaman,  " seni çok seviyorum aslan babam "  desem, bana " kaç para istiyorsan söyle de beni yorma oğlum " demiştir.

Haa konumuz sevgililer günüydü değil mi.

4. eşimle evli olduğumuz günlerdeydi . O beni daha çok sevmek için icatlar yaratırken bense 5. karıyı aradığımız günlerden bir gün aramızda şöyle bir konuşma geçti.

"günaydın sevgilim, günaydın erkeklerin kralı "

"günaydın da hayrola bu sabah pek bir yağcıyız galiba "

" aa olur mu sevgilim, erkeğim benim , sevgilim, sevgilim "

" lan ne sevgilim diyip duruyon kız, kafayı mı yedin "

"ayy çok kötüsün, bugün biribirimizin sevgilisi değilmiyiz ?"

" hayır değiliz, çünki apartman kapısından çıktığımda sırnaşık yönetici 2 aylık aidatı alabilmek için el peşrevleriyle benimle sevgili olacak "

" sen anlaşılan bana unutturmaya çalışıyorsun "

" neyi be kadın, ne diyeceksen de "

"ayy sen çok hayvansın , bugün sevgililer günü değilmi ? "

" hee de sana ne bundan "

" biz sevgili değilmiyiz kaba herif "

" yooo değiliz , biz karı kocayız, sevgili filan değiliz , biz o evreyi çoktan aşdık, şu anda son evreye geldik "

"neymiş o "

" acılar sardı her bir yanımı  " .

 Karım histerik bir vaziyette ha ağladı ha ağlayacak.

" sen artık beni sevmiyorsun değil mi "

" değil değil, "

" ne değil ya "  .

 Ben zaten  bırakın böyle konuları tartışmayı, 15 saniye sonra konuyu bile unuttuğum için toparlamaya çalışıyorum.

" haa ne diyoduk " .  Karım da boş konuşmaktan dolayı kafası karışmış vaziyette sordu;

"ne zaman ?"

"yarın "

"??? "

"yaa kızım biz 20 senedir evliyiz, herşeyi yaşadık bitti, şimdi artık iki dostuz. En son ne zaman halvet haline girmiştik. Varmı hatırlayan ? "

"kalpsiz, taş kalpli herif ne olacak "

" bak gülüm benim , iki gözüm, biz iki güzel dostuz, dostlar sevgili olmaz , olsalar bile yanlışlıkla olur ve hatalarını hemen düzeltirler . Sonra dostlararası seks günahtir. Bak şimdi sen böyle saçma sapan günlere kafanı takma , bak ben senin sadece bugün değil hergün dostunum . hadi şimdi yürrrrrüüüüü çantamı kap getir. "

" şaka yapıyorsun değilmi eşşek " .

Ben, artık onu daha fazla üzmek istemediğimden, hemen konuya girip, sürprizi patlattım .

" canım anneler günün kutlu olsun ! hadi bana eyvallah "