25 Haziran 2012 Pazartesi

BÜZÜK NEDİR ?

Bu sabah TV lerde Uçak düşürülme krizi ile ilgili konuşmaları izlerken birden bire aklıma geldi .

Sahi  " büzük nedir " diye .

Hani bazen birisine , yapamayacağına emin olduğumuz bir action için " nah yaparsın büzük ister " deriz ya.

Birçok deyimi , kullanmamıza rağmen  anlamını bilmeyiz ya .

Bu büzük olayını da bir kaç arkadaşa sordum . Cevapların çoğu " mabad "  denen organ ile ilintili idi.

Yani  "  kalın bağırsağın dünyaya açıldığı yer "  şeklinde bilinmekte bu büzük denen coğrafi bölge .

Bazı arkadaşlarımızda akılları sıra , bu soruma espriyle cevap verdiler . Gerçi biraz banaldı bazı espriler ama , pek de fena gelmedi doğrusunu isterseniz .

Paylaşayım bari  dedim .

" korkunca 3,5 şiddetinde atım değerine ulaşan , steteskopla dinlenildiği takdirde  " yussuf yussuf  " sesleri algılanabilen göt kraterine verilen  ad dır . "

Bu izahata yorum yapmak mümkün değil . Çünki inanılmaz yaratıcı bir izahat .

Bende düşündüm taşındım , en uygun tanımlamanın aşağıda okunduğu şekilde olduğuna kanaat getirdim . Tabii bu kanaatime yardımcı olan bir takım unsurlar , hatta kesin  olaylar var .

Dünyada Türkiye yi yanıtırken şöyle bir anons duyabilirsiniz
          " fiziğiyle , müziğiyle , büzüğüyle dünya tarihine malolmuş , çeşitlilikte, esneklikte  bir numara  , evet karşınızda Türkiye " .

Dİyeceksiniz ki " yahu arkadaş bunların Büzük ile ne alakası var .

Hah işte konuda burada zaten . Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ten sonraki dönemini dikkatle incelemeniz gerekli .  Yani Türkiye cesaretle atması gereken adımları niye atamamış .

Neden gelen giden 2 şamar , 3 tokat , fırça , tekme , azar , ambargo gibi tüm olumsuz icraatlarını bizim üstümüzde denemiş .


Neden neden neden ??? bu sorulara cevap bulmak çok da zor değil esasında . Sadece bu cevabı bulurken saçma vatanperver duygularınızı , önyargılarınızı unutmanız , olaylara tarafsız bakmanız gerekecek .



Peki bu her türlü sadistik icraatlarını bizim üstümüzde deneyenler kimler mi ?   Barzani , Talabani , Kaddafi , Apo , Esad ailesi , Yunanlılar , Bulgarlar , ABD , İsrail  , Ermeni Diasporası vs vs , . Kısacası say say bitmez . Gelen geçirmiş giden geçirmekte devam ediyor .

Biz ne mi yapmışız ?

" elhamdülillah çok şükür " ve birkaç tırışkadan laf .    " Gereken yapılacaktır ".  " Kan yerde kalmaz " ..

Aylardır Esad'a fırça atıp tehdit ediyoruz . Adam ne yaptı  " haa öylemi , ben boş boş konuşmam,  adama böyle cevap veririm " dedi .

Biz  ne mi yapacağız ?  Çok basit Nato ya şikayet , BM ye şikayet , Ağlama duvarında gözyaşları .

" Misilleme yapmayacakmıyız ? "  diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum .

BÜZÜK ister .

Varmı bizde büzük ?

Ben baktım ama . bilmem ki !!   sizde bir zahmet bakın bakalım ..












22 Haziran 2012 Cuma

SPORCULARIMIZ VE TAKIMLARIMIZA UYGUN LAKAPLAR ..


SPORCULARIMIZA UYGUN LAKAPLAR ....

Eskilerden beri süregelen bir lakap takma merakı vardır bu memleket de .

Şöyle bir hafızanızı ( tabii bu son senelerde ki gündem bombardımanın dan dolayı kaldıysa ! ) yoklayın kimlerde ne lakaplar takılmıştı .

Bilahassa siyasette takılan lakaplar unutulacak gibi değil . 
    Süleyman Demirel'e                                     " çoban sülü "
    Bülent Ecevit'e                                            " karaoğlan "
    Deniz Baykal'a                                            " teflon  "
   Mesut Yılmaz'a darbe taraftarı olduğu için     " onbaşı "
   Kenan Evren'e                                             " netekim "
   Mustafa Taşar                                             " otel ayısı "
  Kürşat Tüzmen                                            " action man "
  Kemal Kılıçdaroğlu                                       " gandi  " .
  Daha nice politikacı ve bürokrata ilginç benzetmeler yapılmıştı .

Tabii bu arada futbolda da çok ilginç lakaplar vardı .

" kral Metin "    " leblebi Mehmet "    " cici Necdet "     " boncuk Ömer "       " kelle ibrahim "

"kova Osman "   " ceylan Bedri "    " şiir Refik "   "Berlin panteri Turgay  "  " taka Naci "  "papaz Kemal "
   gibi türk futboluna damga vurmuş futbolcularımıza hoş lakaplar takılmıştı .

Şimdilerde futbolcu kalmadığı için lakap da takmak da gereksiz bir icraat oldu .

Haa illahi de takacam diyorsanız, yardımcı olmak  amacıyla buyrun size bir kaç örnek : güle güle takın .

 " kırıtık Selçuk "  ,     "muhasebeci Hakan "   " mali müşavir  Semih "    " finansör Gökhan "     " borsacı  Mehmet "      " faiz  Volkan "    " şike İbrahim "   " Teşvik Aziz "  gibi tamamen paraya odaklanmış olan yeni nesil futbolcularımıza uygun lakaplar bulabilirsiniz .

Bugünlerde takımlarımıza lakaplar takmak moda oldu

"  Filenin Sultanlar  "                        voleybolcü kızlarımız .

"  potanın melekleri  "                        kız basketçiler .

"  12 dev adam ( bence cüceler ! ) "    erkek basketçiler .

"  minderin aslanları  "                       erkek güreşçiler   ( sürekli sırt üstü yatdıkları için )

"  filenin perileri "          yıldız kız veleybolcular için ( melekler de günah işleme potansiyeli yüksek olduğu için, daha saf ve bakir görüntüsü veren   PERİ uygun görülmüş genç kızlarımıza  . Abla olduklarında  "melek" olacaklar .

Bunun sonu gelmez . Takımları motive etmek amacıyla mıdır nedir , sürekli bir lakap takma ihtiyacı hasıl olmaktadır .

Tabii bendenizde bir kaç teklif yapmak durumundayım . Eğer bürokratlarımız , spor camiamızın değerli büyükleri uygun görürlerse ,  bu lakapları,uygun takımlar için ücretsiz olarak kullanabilirler .
Kız yüzme milli takımı  için  " havuzun  levrekleri "

Erkek su topu takımı için " havuzun  fokları  "

Erkek Pisiklet takımı için  "  yolların  tekerlekleri  "

Erkek masa tenisi takımı için  " masanın  zıpzıp ları  "

Tabii son olarak  Erkek Futbol Milli takımımızı es geçmek olmazdı değilmi . Onlara da tarihi başarılarına  , kişiliklerine ve davranış biçimlerine uygun olarak bir lakap takmak gerekiyordu .

"    Yeşil Sahaların  Topları  " ..

Uygunmudur ? 

Bence evet .

21 Haziran 2012 Perşembe

KORKAK TAVUK VE NANKÖR KEDİ..


" Çılgın Türkler Kıbrıs " adlı kitabı okudum geçenlerde . 

Eminim ki , birinci kitabından takdir etdiğimiz yazar bu kitabında da gerçek kaynaklardan topladığı alıntıları, gerçek bilgileri kullanmıştır .

Eğer öyleyse , o zaman utanmamız geren bir durum ortaya çıktı demektir.1950 küsurlardan beri  rumlar Kıbrıs da bizim Kıprıslı soydaşlarımıza  tam bir cehennem hayatı yaşatmışlar.


Tabii Anavatan da biz " Çılgın Türkler " her zaman olduğu gibi, tiyatro da temsil seyreder gibi çilgınca  seyretmişiz olanları .

1-2 defa uçakları göndermişiz . Bu seslerden dolayı rumlar çok korkmuş ve saklanmış ama tabii 2-3 gün sonra mezalime devam . 

1974 te nasıl olduysa sabır taşı çatlamış ve büyük bir cesaretle ( nereden geldiyse bu cesaret !! )  Kıbrıs a çıkmaya karar vermişiz . 

O tarihten bu yana da  çılgınca cebelleşip duruyoruz , Kıbrıs'ı bir hale sokacağız diye . 

Yahu kardeşim , kafatasınızın içinde hiç beyin yokmu , göğüs kafesinizin içindeki yürek kan pompalamaktan başka işe yaramaz mı ? .

Bu ülke insanı nasıl bu kadar korkak , pısırık, yüreksiz ve vurdum duymaz oldu ? 

Kur bir KKTC devleti , birkaç dost ülke ( kaldıysa tabii ! ) tarafından rüşvetle kabul ettir , olsun bitsin . 

Önce 3-5 ülke protesto eder , ambargo uygulayalım diye birbirleriyle atışıp tutuşurlar . İnanın 5 sene sonra herşey unutulur , yaptığımız yanımıza kalır . 

Ama bu kadar satılmış insanın birarada yaşadığı , bir yığın menfaatperest, vurdumduymaz tarafından idare edilen bu ülke,  yöneticilerimiz ABD ile kucak dansı yaptıkları için , böyle bir edepsizliğe cesaret edemeyiz . 

Şu kitabı bir okuyun , bakın nasıl türklüğünüzden utanacaksınız .  Utanmadınız mı ?  o zaman Apo denen katili onlarca yıl saklayan Suriye ye kafa tutamadığımızı düşününce utanacaksınız . Yok genemi utanamadınız !  o zaman  Iraklı 2 peşmerge den fırçalar yemeye doymayan ülke olduğumuzu düşünüce utanacaksınız .

Eğer hala utanmadıysanız ki bu çok mümkün , onbinlerce vatandaşımızı katleden PKK teröristlerinin Irak daki kamplarını film seyreder gibi nasıl seyrettiğimizi , ABD müsaade etmiyor diye kılımızı kıpırdatamadığımızı,   tabii dizi seyredip sms göndermekten vaktiniz kalır da algılayabilirseniz , belki utanırsınız .

Hala utanmıyorsanız , utanın be ..

 "O ne ya " dediğinizi  duyar gibiyim .  haklısınız çok haklısınız , 

" Ayakkabı köselesi " durumu..

Kıbrıs Savaşında bize ülkesini açan,ihtitacımız olan her türlü malzemeyi sağlayan , benzinsizlikten yürütemediğimiz gemiler , tanklar , zırhlı araçlar için yakıt sağlayan  Kaddafi ye nasıl muamele  ettiğimizi  bilmem takip edebildiniz mi  ?  

Kediye nankör derseniz , kendinize ne diyeceksiniz çok merak ediyorum .

17 Haziran 2012 Pazar

ŞEYTAN BIRAK GİT DİYOR.


Ya bu memlekette hakikaten sorun çok ve bu insanlara bazen birkaç boy büyük geliyor, ya da  biz her boku problem ediyoruz .

Yani problemlerle boğuşmak , çözmek zor geliyor .

Bence biz problem çözmeyi beceremiyoruz , çünki öyle bir öğreti görmemişiz .

En kolay işi yapıp problemleri öteliyoruz .

Yani  " bugünün işini yarına bırak " düsturundan yola çıkıp tüm problemleri halının altına süpürüyoruz .

Eee ne de olsa süpürmek , oturup tartışmaktan daha kolay .

Düşünsenize ; işten yorgun argın gelmiş, şöyle bir oturup TV seyretmek istiyorsunuz . Birden bire nereden geldiği belli olmayan karınız karşınıza dikiliyor ve " konuşmamız lazım " diyor .

Merak ediyorsunuz konu ne  diye . Tabii bu merak başlarda daha bir yoğun oluyor .

-" acaba konu nedir, ne konuşacağız , bu sefer problem ne " diye hafiften bir merak duyuyorsunuz .

Daha ileriki yıllarda ise biliyorsunuz ki , karınızın konuşmak isteyeceği konular kesin canınzı epeyi bir sıkacak .
Hatta sıkmaktan öte kasacak , hatta ve hatta canınızdan bezdirecek .

Eskiden böyle bir sorun yoktu . Analarımız babalarımıza " konuşmamız lazım " diyecekte azarı işitmeyecek .

Şöyle bir cevap gelirdi , " ne konusu gene bu ya  , yürü git yemekten sonra gel , akşam akşam kafamı ütüleme , zaten leş gibi bir gün geçirdim " .

Sıkıyorsa " hayır şimdi konuşacağız " diye diklen .

Nerede o erkekler ,  koydumu oturtan o aslan gibi delikanlılar .

Şimdilerde kadınlarda bir karış dil , bir afra tafra , pedagog vari hareketler .

En önemlisi  " hesap sormalar " .

Bazen adamın ta burasına geliyor , çıkıp gidesi geliyor .

Şeytan diyorki  " bakkala gidiyorum diye çık , bir daha gelme " .

Ama gel gelelim ki  , insan korkuyor  "Müge Anlı  " bulur geri getirir diye .

İşte o zaman rezalet . Rezalet ne kelime " dırdır ın allahı " .

Ya oturup konuşacağız , ya da daha sonra dırdır .

Kısacası bunlardan kurtuluş yok .

Tek çare galiba  " ayol " .

11 Haziran 2012 Pazartesi

PİYER LOTİ DE KİMMİŞ YA ?


Gerçi Piyer Loti probleminden önce Ayasaofya nın ibadete açılması var ama , mademki konuyu açdı arkadaşlar , bir iki yorumda ben yapayım dedim .

Bir defa şunu kafanıza sokun; Ayasofya  müslümanlarındır ve müslümanların ibadetine eninde sonunda açılacak.

Başka yolu yok .

İnsanlar sokaklarda namaz kılıyor , Ayasofya kapalı .

Bu nasıl bir zulüm .

Bu müslümana yapılacak zulüm mü ?

Zaten 1400 senedir bir taraftan hristiyanlarr öbür taraftan yahudiler  zulüm edip duruyorlar.

Bu yüzden bir türlü beklenen gelişmeyi gösteremedi islamiyet . Yoksa hrıstiyanlardan fersah fersah önde olmaları gerekiyordu .

Halbuki kutsal kitaplarında her türlü konuda  gerekli talimatlar var derler .

Neyse konumuz Piyer Loti denen fransız bir roman yazarının  adının Eyüp te bir tepeye verilmiş olması  ve çok uzun yıllar sonra , burasının da Ayasofya gibi problem edilmesi .

Adamların işi gücü yok ki!  Memleket borçtan kırılıyormuş , her şeyi satılmış , ekonomi dibe gidiyormuş, nüfusun %25i işsizmiş  filan ilgilendirmiyor onları .

Varsa yoksa dini saçmalıklar .

Pierre Loti nin adının değiştirilerek müslüman bir ad verilmesi .

Abdülhamit Tepesi  ,  Ebüzziya'nın  Yeri  ,    Muhammed Cafe . vs vs .

Bence en iyisi yağcıları da çok mutlu edecek bir isim :

Padişah'ın Orası...

Gerçi daha ölmedi ama olsun.


5 Haziran 2012 Salı

BORSA NIN LAZ BALIKÇILARA FAYDASI AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZATIR.


Dostlar merhaba.

Biliyorsunuz ki çok uzun yıllardan beri balıkçılığımız can çekişmektedir .
Bizlere okullarda , ülkemizin denizlerle çevrili olduğu ve bu denizlerde balıkçılıkla geçinen milyonlarca insan olduğu söylenirdi . Hatta ve hatta balıkçılığın memleketimiz için çok önemli bir ihraç ürünü olabileceği söylenirdi ..

Bu balıkçılık işi ile uğraşan insan topluluğunun büyük bir kısmının Karadeniz bölgesinde yaşadığı ve avcılıkta çok ehil oldukları anlatılırdı .

Biz bunları karadenizli değilde LAZ olarak bilirdik . Bu vatandaşlarımız hafif uzun burunlu , kavgacı , inatçı ve tutucu ama bu özelliklerinin haricinde çok çalışkan ve akıllı olarak bilinirdi .
Babalarımız ne zaman eve balık getirse hep bu balıkların ne zorluklarla avlandıklarını düşünür avlayanlara minnettar kalırdık .

Aradan çok uzun yıllar geçti ve biz hep etrafımızn denizlerle çevrili olduğunu ve balıkçıklığın çok önemli bir ekonomik geçim kaynağı olduğunu duymaya devam etdik . Ama her nedense günden güne balıkların sayıları azalıp durdu .ve fiyatları ayeş pahası oldu .

Bir gün haberlerde trolcülükle ilgili şikayetler duyduk ve bunun ne kadar zararlı olduğunu anlattılar . yıl 1969. bu geçen süre içerisinde trolcülükle büyük bir savaşa girildiği ve trolcülerin köklerinin kurutulacağı ifade edildi .
Fakat bu uzun burunlu vatandaşların kökleri okadar uzun ve sağlammış ki bırakın köklerinin kurutulmasını adamlar Akdeniz e kadar gidip köklerini oralarada salıvermişler .

Gel zaman git zaman hükümetler sürekli atıp tutarken gerekli savaş stratejisi sağlanamadığı için trolcülük devam etmiş . Bir de buna küçük ve hamile balıkların avlanması eklenince iş tamamıyla sarpa sarmış .
Uzun burunlu hamsilere pardon vatandaşlara gebe balıkları yakalamamaları konusunda uyarı yapıldığı zaman çoğu zaman şöyle bir cevap alınmış .
'' tamam da bunlar neredeyse doğurmak üzere daaa , biz doğurtiruk onlari '' .

Eskiden boğazda kamışlarımızla sahilden balık tutardık . Zaten Boğaz da şeyini sallandırsan balık yakalarsın lafı biz sahil balıkçıları sayesinde uydurulmuştur . Eski zamanlarda kamışlarımızı sallandırdığımız zaman bırakın istavriti iğnelerimiz uskumru balığı ile dolardı . Şimdilerde yakaladığınız PANTALON balığı oluyor . tabii oda şanslıysanız .
Çok yazık çok . ne demişler : Kaçan balık büyük olur, kaçamayan ızgara.

Türkiye içsu kaynakları ve denizleri yaklaşık 25 milyon hektar yüzey alanı ile büyük bir su ürünleri yetiştiricilik potansiyeline sahiptir. Ülke genelinde 200 göl, 206 baraj gölü, 953 gölet, 33 akarsu bulunmaktadır
Ama maalesef halkımız kelle başı 8kg balık yiyebilmektedir .

Şöyle bir hesap yapar isek . 1 kg da 60 hamsi olsa 60 x 8 kg = 480 hamsi eder . bunu 365 güne bölün .... ve başlayın gülmeye . Türk insanı hergün 1.3 adet hamsi balığı yiyebiliyor . buna karşılık adam başı 2.5 ekmek götürüyor .
Buna karşılık dünya ortalaması 15kg , Avrupa ortalaması 22 kg . yani denizleri olmayan ülkelerde bile insanlar bizde fazla paluk yemektedir.

Neyseki sonunda mankafalar biraz çalışmaya başladı da '' seninki kaç santim '' kampanyası çıktı . şimdi tüm erkek vatandaşlarımız ellerinde mezure ölçüp duruyorlar . böylece belli santim den küçük olanlar moral bozukluğu içerisinde , uygun boyda olanlar gerçek bir gururla kasılmaktalar..
Gerçi atalarım ızın meşhur bir lafı vardır :: akıl boyda değil baştadır .. ne güzel anlatır bu herşeyi bize !!
Diyeceksinizki bu Hamsi konusunun Borsa ile ne ilgisi var ? var var hemde çok var ...
Yazımı bir balık kokulu yarım ekmek arası soğanlı bir atasözü ile bitirmek isterim .
Battı balık yan gider.
Şimdi anlayabildiniz zannederim ..

sevgiyle kalın.
İstemezseniz kalmayın .

2 Haziran 2012 Cumartesi

RÜYADA ABDEST ALDIĞINIZI GÖRÜR GİBİYİM, HAYROLA ??


Rüyada abdest alan kişi için genelde yorumlar o kişinin ferahlayacağına işaret eder. 

Kişi aldığı abdestini temiz bir suyla alıyorsa o kişi amacına kavuşacaktır. Eğer abdest tamamlanmamış ise o amaca kavuşulmaz.

 Soğuk ve mahzen gibi bir yerde abdest alınıyorsa, kişi çalınan eşyasına kavuşacaktır.

Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün pislik ve mikroplardan uzak kalmak için İslam'ınemrettiği önemli bir ibadettir.
Temiz bir su ile abdest alan  amacı na kavuşur. .Eğer su bulanıksa  amacına kavuşamaz.

 Soğuk bir mahzende abdest alan kimse, çalınan eşyasını bulur. . 

Namaz kıldığını gören kimse , keder ve üzüntüden halâs olur ve gamdan kurtulur... 

Rüyada tüccar birinin abdestsiz namaz kıldığını görmesi, sermayesi olmadan mal kazanacağına delâlet eder. 

Rüyada,  kendisini,  abdest alinmasi caiz olmayan diger sivilarla abdest aldigini gören kimse , kötü bir şekilde borçlanacak demektir.

Rüyada sokak ve hamamlarda abdest aldığını gören kimsenin, büyük bir zarara uğraması ve gizlediği şeylerin meydana çıkmasından dolayı rezil olması işten bile değildir. 

Rüyada Sıcak su ile abdest aldığını gören kimseye, üzüntü, keder ve hastalık isabet eder.

Rüyanızda abdest aldıktan sonra elinizle abdest aldığınız sudan içtiğinizi görmeniz; hayır ve hasenata, berekete, hastalıktan şifa bulmaya yorumlanır .

Rüyanızda çarşıda veya hamamda abdest aldığınızı görmeniz; Allahˊın ve meleklerinin gazabına uğrayacağınıza, büyük bir hasar ve zarara maruz kalacağınıza, gizli kusur ve hatalarınızın açığa çıkacağına delâlet eder.

İşte bu gerçekler ışığında siz hala ben namaz kılmam , abdest almam , rüya görsem ne yazar , rüyalara inanmak aptallık diyorsanız ; benden söylemesi , sol omuzunuzda oturan AZRAİL sizinle papaz  oluverir.

Son olarak , ne yapıp edin rüyanızda sıcak su ile abdest alıp , sonrada o suyu içmeyin . 

Bence siz hiç rüya filan görmeyin . Eminim ki rüyanızda  bok görseniz  bir boka yorarsınız ,ertesi gününüz  zehir zindan olur . 

Rüyasız geceler .