27 Eylül 2013 Cuma

BEN ALLAHIN KARŞISINA ORGANSIZ GİTMEM .


Adamlar bir tutturmuşlar, organlarınızı bağışlayın diye .

Organ bağışladığınız zaman bir can kurtarıyorsunuz, bir insanı hayata yeniden kavuşturuyorsunuz .

Harika bir duygu olmalı değil mi ?

Iıh öyle olmayabilir . Yani işin aslı dünyevi mutluluktan öteye gitmeyebilir .

Demem o ki; acaba bu yediğiniz halt öbür dünya kuralları içerisinde suç mudur ?

İşte önce bunun muhasebesini yapmanız lazım .

Geçenlerde bir  vatandaş ile sohbet ediyorduk, konu açılınca fikirlerini bir alayım dedim . Amanda aman ne fikirler ne fikirler.

-" ben organlarımı bağışlamam, sebeplerim var "  dedi öküz .
-" ne gibi sebepler olabilir  acaba öğrenmem mümkün mü, hani belki sen haklısındır " diye bir yorum yapma hatasında bulundum .

-" bak kardeşim , bir kere bizim dinimiz de organ bağışı diye bir şey yok Kuran da yazıyor mu , yazmıyor . O zaman konu kapanmıştır. Kuranda olmayan konunun konuşulması bile günah "

-" lan o zamanlar organ mı vardı ki bağışı olsun .O zamanlar tıp mıp mı vardı da organ bağışı yapmadılar mı ? "

-" valla kardeşim, allah bizi organlarımızla yarattı, organlarımızla geri isteyecek  "

- ee herhalde görüyoruz , çok da güzel yaratmış da organlarınla mı allahın karşısına dikileceksin yani ?"

-" ben onu bunu bilmem, bana verilen organ benimdir . Tanrı isteseydi ona bu hastalığı vermezdi, var bi bildiği ki adam hasta olmuş. Yani vakti gelmiş, gidecek "  diye tüyler ürpertici bir yorum getirdi .

-" madem hastalıklar tanrı dan " diye cümleme devam edecekken  kesti lafımı öküz .

-"  vermiyorum var mı bi diyeceğiniz .Ben tanrının karşısına organlarımla çıkacağım "

Baktım ki bu öküze laf anlatmak imkansız , bari işi gırgıra vurayım dedim .

-" yukarı gitdiğimde tanrıya diyeceğim ki  - hoş buldum tanrıcım , bak tüm organlarım yerli yerinde , yalnız senden özür dilemek zorundayım .
  Çünki 12 yaşındayken manyak bir doktor bademciklerimi aldı . Ben dedim ona tanrıdan izin alalım diye ama dinlemedi beni .
   Sonra çükümü kestiler. Vallahi  tanrıcım , bak o senin suçun . Yanlış imal etmeseydin millet de kesip biçmezdi .
   Haa bi de 10-15 dişimi çektirmek zorunda kaldım . Ne yapayım çok ağrıdılar.Çekilen ön dişlerimin yerine takma dişer yaptırdım, tavşan gibi oldu ama kusura bakma artık .

Tanrı bana meraklı gözlerle dikkatlice baktı ve -" sen neden geldin buraya, ne oldukine ? "  diye sordu.

-" sorma tanrıcım,bu rakı yüzünden  benim karaciğer iflas etti, eşe dosta rica etdim hani kendilerinkinden 100-150 gram kadar versinler diye . Ama herkes " ben tanrının karşısına organlarımla çıkacam " diye tutturdular.  Sonunda dayanamadım ve senin rahmetine kavuştum.

Haa bu arada karşına çıplak çıktığım için kusura kalma. Yolda kefen bezi yırtıldı .İçine koydurttuğum rakı şişeleri ağır geldi galiba .

Tanrı bana şöyle gülümseyerek baktı ve " hoşgeldin koçum , gel otur şuraya bi soluklan " dedi.

Sonra yardımcısı Azrail'e bağırdı " Azroş git de şu Enis kardeşimize organ vermeyenleri al getir buraya "

Karşımda oturan öküz bana şöyle bi baktı ve -" enis ağbi şu konuyu bi daha düşünsem ben " diye mırıldanıp, kalktı gitti.

Ona göre haa.


26 Eylül 2013 Perşembe

BEN ORHAN YAMUK DEĞİLİM..


Yazıma başlamadan önce şunu belirtmekte fayda görmekteyim.

Geçenlerde yazılarımdan birini paylaştım . Paylaşacağıma da pişman oldum .

Neymiş imla hataları varmış, neymiş edebi değeri yokmuş, neymiş cümle düşüklükleri varmış.

Falan filan .

Tamam da kardeşim, ben yazarım diye zart zurt etmiyorum ki.

Kafama göre yazıyorum . Aklıma gelen konuları neşeli, komik bir anlatımla yazıp kendimi tatmin ediyorum .

Ne var ki bunda . Kimseyi rahatsız ettiğim filan da yok ayrıca .

Ara sıra çatlak sesler çıkıyor; -" ayy lütfen benimle bunları paylaşmayın " diyen .Bende akabinde vatandaşı siliyorum, olup bitiyor .

Sonra, benim mürekkep yaladığım yıllarda edebiyatçıyı bırak, doğru dürüst kompozisyon yazan bile yoktu.

Rahmetli Edebiyat öğretmenimiz Nami Bey, nur içinde yatsın, öyle tonton bir adamdı ki, dersi kaynatmak için sürekli şiir okuturduk. Zavalı her şiir sonunda gözyaşları içerisinde kalırdı. Tabii hiçbir şey öğretemeden yılı tamamlatdık.

60'lı yılların sonunda 70'li yılların başında ki eğitim sistemi bize edebiyat dersini öğrenme şansı bırakmadı ki.

Gerçi bıraksaydı da benim hatırladığım arkadaşlarım arasında edebiyata merak salacak hiç kimse yoktu . Onların genelde sevdiği dersler Beden Eğitimi ve öğretmenimiz mini etek giydiği için Müzik dersiydi.

Failatün dedikleri zaman Fatih Terim diyorlarmış gibi gelirdi, hep beraber " cimbom " diye tempo tutardık.

Zaten beni tenkit edenlere Blog'umun adına bakmalarını tavsiye edeceğim .

Ne olur ya, bu blog'a bu adı veren adam da yazarlık yetenekleri olabilir mi ?

" olur vallahi olur , durmak yok devam " diyenler çıkıyor. Hemde sayıları azımsanamayacak  kadar hayranım var desem ! biraz sallamış olurum .

Ama bir kişi var ki; yazmadığım zamanlar arayıp " ne oldu ? " diye sormuyor mu ?  var ya !

Ben Orhan Nobel  , son yazımı okumayı ihmal etmeyiniz .

-"Geldim doktor geldim, sağol daha iyiyim bugün.."