30 Ağustos 2014 Cumartesi

YENİ TÜRKİYE ..


Olamaz mümkün değil, yeni bir ülke beklemek hayal olur.

Topraklar aynı, yani toprakdaki bakteriler, virüsler, mineraller aynı.

Dolayısıyla, istediğiniz kadar kıçlarınızı yırtın yetişecek olan zerzevat aynı olacak. Daha kaliteli hububat yetiştirmek için kimyasal maddelere ihtiyacınız var.  Bu mümkün mü? evet mümkün.

Gayet ileri teknoloji ürünü gübreler ile daha çok ve daha düzgün zerzevat, meyve, hububat yetiştirebiliyorsunuz . Ama tabii kalite  kesin daha kötü. Tatsız tuzsuz şeyler yemeye başlıyorsunuz .

İnsanlar içinde aynı sorunlar mevcut . Bu topraklarda yetişen insanların cinsi, kalitesi bozuk olduğu için kaliteli insan yetişmiyor.

Yetişenler de öyle çok kaliteli değiller.batılı hemcinsleriyle mukayese ettiğinizde, kesin defoları farkediyorsunuz. Görüntüsü güzel olsa tadı kötü oluyor. tadı güzel olsa bol çekirdekli oluyor.

Kısacası muhakkak bir boktanlık olduğuna şahit oluyorsunuz.

İnsanları daha kaliteli yetiştirmek mümkün mü ?  Burada kaliteden ne anladığınıza bakmak lazım. Daha iyi  akademik eğitim diyorsanız, evet  şimdiye kadar beceremedikse de bu mümkün.

Çok daha kaliteli, bilgili insanlar yetiştirebiliriz .

Peki bu yeter mi ? yani kalite deyince robot gibi okuyan, çalışan, para kazanan insan mı akıla geliyor.

Toplum değerlerini, yargı değerlerini, oturup kalkmayı, adab-ı muhaşeret denen kurallar silsilesini uygulamayan, uygulamaya direnç gösteren insanlar topluluğu olmaktan kurtulabilecekmiyiz ?

Bence çok zor. Bu topraklardaki bakterilerden, virüslerden etkilenerek büyümesini sürdüren bu canlı türlerini, gerçek anlamda birey haline getirmek çok zor. Hatta imkansız. Çünkü hayat gittikçe zorlaşıyor, aileler çocukları eğitemiyorlar. Nüfus çoğalıyor, iş bulup geçim sağlamak zorlaşıyor. İnsanlar gün  geçtikçe daha geçimsiz, kavgacı oluyorlar.

Bu şartlarda onlardan beklenen standart birey olma vazifelerini yerine getirme şansları bence sıfır.

Zaten, bakdığınız zaman, medeni olma olgusu bizlere yakışmıyor.

Yurt dışında yaşayan türklere sorun, en çok neyi özlüyorlar.

Cevap hazır; kargaşayı özlüyorlar.

Bu kadar basit vatandaşlar. Kıçınızı yırtmayın medeni olcez diye.

Yakışmaz  bizlere.

Dolayısıyla yeni Türkiye başlamadan OUT, artık ne İN olursa.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

BLOGGING....: TATİL NASIL GADDAR OLABİLİYOR.

BLOGGING....: TATİL NASIL GADDAR OLABİLİYOR.: Altı üstü 1 hafta sürecek bir tatil için tam 4 hafta plan program yaptık . Hemi de ne planlar, ne hesap kitaplar.  Tam bir bütçe uygu...

TATİL NASIL GADDAR OLABİLİYOR.


Altı üstü 1 hafta sürecek bir tatil için tam 4 hafta plan program yaptık .

Hemi de ne planlar, ne hesap kitaplar.  Tam bir bütçe uygulaması şeklinde geçti bu 4 hafta .

Hangi uçak şirketi ile  saat kaçta uçarsak daha ucuz olur ? hangi uçağın Shuttle bağlantısı hangi saatte daha hesaplı .

Sabah ilk uçuşa binersek  Havaş ın servisi varmı ?   YOK . eee o zaman taksiye binmek zorundayız. O zamanda uçuşun ucuzluğu güme gitti . Koy uçak parasını taksi parasının üstüne; +  sabahın köründe kalkmanın ağzımıza verdiği pas tadının giderilmesi için gerekli olan Kahve parası . oho oh oldumu sana kol gibi bir fatura .

Vazgeçildi ilk uçuştan . Öbür hava yollarının daha mantıklı saattaki uçuşuna bilet alınmak üzere web sahifesine girildi. O da ne !  kredi kartını kabul etmiyor  (! ) . kahrolası  tatil, daha başmadan  sinir etmeye başladı .

-“ götürmicem işte seni tatile lanet kredi kartı “

Neyse sonunda planımızı sonuçlandırdık  ve  otomfil ile gitmeye karar verdik . Depoyu fulledik ve Şirin Hanımı, az benzin yakmak için benzin deposunun tarafındaki koltuğa yan kaykılması şartıyla oturttuk .

1882 adlı bir Taş Hotel de harika bir vakit geçirdik . Hem bina  hem sahipleri hemide 5 odada kalanlara şefkat dağıtan 2 cici hanım öyle güzel alaka gösterdiler ki pes valli billi .

Bu oteli herkese tavsiye etmece .

İlk sabah kalkamamak üzere  planlanmış olmamız lazım ki, kafalarımızı yastıktan kaldıramadığımız gibi, kahvaltı ederken düşmememiz için bizi koltuklarımıza bağladılar .

Plaja gidene kadar akşam oldu desek yeridir . Birimiz ( kızım ) mayosunu giymeyi unuttu,bir diğerimiz 12 numara güneş kremini bulamadı  ben ise kova kürek diye tutturmuşum. Neyse Şirin Hanım başımdan aşağı soğuk suyu dökünce toparladım .

Hangi plaja gideceğimiz konusundaki sevgi ve cömertlik dolu teklifler sonunda Ilıca Plajına gidip nostalji yaşamaya karar verdik . İyiki de gitmişiz . 45 senedir görmediğim  bir kız arkadaşıma rastladım  ve Şirin Hanım’ın ve Naz’ın şaşkın bakışları arasında ona doğru koşmaya başladım.

Kum da koşmanın zorluğunu unutmuş olmalıyım ki 2 defa düşerek kızcağıza ulaştım;

-“ canım ne haber, nasılsın, hiç değişmemişsin “
Kızcağız uzaylı görmüş gibi bana bakarak;
-“ ay vallahi sende aynı kalmışsın, hala yakışıklısın “
-“ sağol şeker, bir insan bu kadar mı aynı kalır “
-“ haha her zamanki gibi çok komplimantiksin “
-“ kız sana kompiliman yapmamak mümkünmü? Peki neler yaptın neler yapıyorsun, çoluk çocuk “

-“ var var 3 tane Allah bağışlasın, bir de kocam var “
-“ bravo vallahi. Bende az kalsın çocukları babasız yaptın zannedecektim eğer kocandan   bahsetmeseydin “

-“ yaa hala espritüelsin vallahi , peki sen neler yapıyorsun ? evlilik filan ?”

-“ vallahi şeker  2-3 tane eskittim, ama sadece bir kızım oldu, hala bekarım ve diğer yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim “

-“ hahaha . hiç kimseyi görüyormusun bizim gruptan ?”
-“ evet tabii romatizma merkezinde görüşüyoruz arasıra, ya da Huzur Evleri araştırması yaparken rastlaşıyoruz  kimi zaman “

Durduğum konum itibarı ile sırtıma yapışan güneş sayesinde eriyen etimden süzülen ter popomun yarığından aşağı doğru süzüldüğü için inanılmaz bir kaşıntı yapıyor.
Tabii bende  elim mayomun içinde hart hart kaşımaya başlamıştım,namusssuz öyle güzel de kaşınıyordu ki. .

Bu arada durumu farkeden kızım uzaktan bana uyarı amaçlı kaş göz yapıyordu Ama ben kaşınmaya başladımı dı kimse beni durduramaz .

Kızcağız benim suratımdaki ifadeyi görmüş olmalı ki ban şöyle bi bakıp;
 " hayrola bişimi arıyorsun ? " demez mi, bastım kahkahayı " eriyorum aşağıya doğru" demişim.

-“ sen var ya sen, hiç yaşlanmazsın da ; ne olur beni affet senin adını hatırlayamadım (!) “
-“ şaka söylüyorsun değilmi ?” diye afallamış vaziyette bakıyorum.
-“ yok vallahi, insan yaşlandıkça isimleri hatırlayamıyor “.

Bu arada ben o sırada bize doğru gelmiş olan ve  kocası olduğunu anladığım vatandaşa şöyle bir selam çakıp , şekerin kolunu dostça okşuyorum ve;
-“ çüşünüz be şeker bana bunuda mı yapacaktın “ deyip saçlarını çekiyorum.

Şeker biraz demorolize olmuş, yüzü hafifçe kızararak  bana soruyor
-“ peki benim adım ne “
-“ kız Mebrure senin adını nasıl unuturum “

O anda şekerin kızarmış olan yüzü morarmaya başlamıştı ve kocasına döküp bakmaya başladı .Ben de dönüp Şirin Hanım a bakmaya başladım ve acaba her zamanki gibi beni sapıklıkla  suçlar bir surat ifadesi takınıp takınmayacağını görmeye çalıştım.

Tabii sonuç aynı idi . Şöyle bir surat ifadesi gördüm:
“ sapık ne olacak (!) “

Aynı anda şeker bana adımı bir daha sordu ve ben adımı söyledim .Kızcağız şaşkınlıkla gülmeye başladı . Hem gülüyor hem kocasına bakıyordu .Sonra bana döndü ve;
-“  Ben seni tanımıyorum bir yanlışlık oldu, sende benim eski bir arkadaşıma benziyorsun “ demez mi .

Ben alı al moru mor gülümsemeye çalışırken Şirin Hanım dan akşam gelecek yorumları düşünmeye başladım . Hele orada saftirikçe oturmuş beni seyreden kızımın, beni okşayıp
-“ ah benim yaşlı bunak babacığım “ deyişini aklıma getiriyordum ki  şeker bir den üzerime saldırdı ve;

-“ hahah nasıl kandırdım seni manyak Enis, ben Münire’yim. Sen benim adımı nasıl unutursun haa söyle bakayım “.

Ben şoke olmuş vaziyette, içimden küfrediyorum, “ aman ne komik ne komik , sıçmışım Münire'ye de Çeşme'ye de , Tatile de. “ .

O günden sonra eski bir arkadaşıma benzettiğim birine gözükmemek için kızımla defalarca takı dükkanlarına dalmayı bile göze aldım .

Tatil ile ilgili diğer maceralarımızı ileride yazmaya devam edeceğim.

2 Ağustos 2014 Cumartesi

AİLEMİZİN ELEKTRİK DİREĞİNİ KAYBETTİK.


Bu toplumun en büyük meziyetidir yalakalık.

Ben buna menfaat gereği yapılan yağcılık da derim .

Mesela hocanızdan iyi not bekliyorsunuz , dolayısıyla ona karşı biraz saygılı olup, azıcık çalışacağınız yerde , şöyle yavaş yavaş yağdanlıktan damlar gibi ;
  " hocam nasılsınız, bugün çok şıksınız , allah sizi başımızdan eksik etmesin ." ,der. Hatta bazı yağcılar bunu daha da ileri götürür ve " hocam siz olmasanız bu okul çekilmez vallahi "  diye iyice yavşar.

Dediğim gibi bu memleket insanının en büyük özelliğidir, yavşamak , yağcılık çekmek .

Dolmuşa binip öküz gibi bir şoföre rastlayınca ,tersleyeceğiniz yerde,  istediğiniz yerde bıraksın diye yağ çekenlere ne demeli; " şoför bey işleriniz nasıl ? umarım bugün herşey gönlünüzce olur " . Eee hani herif leş gibi ter kokuyordu , herkese öküz gibi davranıyordu ! ne oldu , hadi bir cevap versene . Yok, tam tersi yağcılık.

Başkakan ın karşısında hazır ol vaziyetinde dikilip, eğilip bükülen , vıcık vıcık yağlı tipleri görmüyormusunuz , nasılda ayaklar altında paspas olmaya  meraklılar..

Adamalara biraz yaklaşın vıck vıck seler çıkardıklarını duyacaksınız.

Benim en komiğime giden yağcılık ise ölüm ilanları .

Adam iyi kötü bir ün yapmış, ölmüş, sittirolup gitmiş. Devlet erkanından 3-5  zevat laf olsun torba dolsun diye başsağlığı telgrafı çekmiş.

Tabii ki güneş gözlüklü meşhurlar gelipte dedikodu yapsın diye cenaze Teşvikiye Camiisinde yapılmış .

2 gün sonra gazetelerde çarşaf çarşaf ölüm ilanları .

"  Çok ani gelen ve hepimizi müteessir vaziyette bırakan, canımızdan çok sevdiğimiz ve sevmeye devam edeceğimiz ailemizin çok kıymetli, dahası çok değerli, pırlanta kıymetindeki  aile büyüğümüz, yaşama sevincimiz, babamız, atamız, kocamız herşeyimiz değerli insanoğlu Şemso' muzu ( Şemsettin Tekatar)
elim hastalığı boyunca  gerek teşhisleriyle gerekse bakımlarıyla yakından ilgilenen
Mynmar hastanesi tıp insanlarından

Sn Dr Bedrettin Otuzbir
Sn Pr.Dr. Tidjani Altmışdokuz
Hemşireler Nebahat, Melahat
Hastabakıcılar  Haso, Muro ya

Ziyaretçilerimizin arabasını cansiperane bir şekilde park eden otopark görevlisi  Hamdullah kardeşimize,

Bizlere, üşenmeyip, kıymetli zamanlarını harcayarak yaverlerine  taziyet mesajları  göndermelerini söyleyen
Cummurbaşkanımıza, TBMM başkanımıza, başkakanımıza, Kültür bakanımıza, Bokparti başkanı Muktedir'e
Dışişleri bakanlığı müsteşarlarına,
Valimize,
Mahalle Muharımıza
Kaymak amımıza,

Bazı durumlarda cenaze sahipleri hızlarını alamayıp devam ederler;
İngiltere Kraliçesi ne
Unesco Başkanı na,
Rahmetli İndira Gandhi ye,
Papa ya,
Bu vatan için canını veren şehitlerimize,
Bize bu  toprakları kazandıran Alparslan (MS 1046 -1103) komutanımıza,

Teşekkürlerimizi, minnettarlığımızı, iyi dileklerimizi bildirerek ulu tanrıdan tüm kalanlara sabır, merhuma iyi yolculuklar dileriz.

AİLESİ; DOSTLARI, SEVENLERİ, KOMŞULARI, SINIF ARKADAŞLARI VS VS.