30 Ekim 2011 Pazar

HELAL GIDA , HELAL İNSAN , HELAL FAİZ VS VS .

Dostlar ;

Bu mübarek pazartesi  günkü konumuz da tüm dünyada her geçen gün önem kazanan  ve milyonlar tarafından benimsenmeye başlayan Helal Gıda  olayı .

Biliyorsunuz bunun  mucitleri yahudilerdir . Onlarda da bir yığın fanatik , radikal , yobaz  vardır ve bunlar kendilerini diğer insanlar dan ayrıştırmak için bir yığın dümen bulurlar .  Mesela Cumartesi günü elektrik düğmelerine  basmazlar , bazı zamanlarda hamur yemezler , bazı günler işe gitmezler  filan falan .

 Tabii bu arada mucit biri çıkmış ve bazı canlıları haram bazı canlıları helal  diye etiketlemiş ve bir takım kurallar koymuş
mesela :
  1. et ve sütün birlikte pişirildiği yemekler 
  2. geviş getiren ve çift tırnaklı olan hayvanların dışında kalanlar 
  3.  tavşan  ve deve  , midye , istiridye gibi kabuklular , ahtapot , kalamar , hertürlü süründen , kemirgen    yasah .
4.  yenilmesi yasak olan hayvanlardan çıkan süt , yumurta  yasah .

 Kesilecek hayvanlar da mübarek bir kişi tarafından usuüllerine göre özel bir teknikle  kesilmesi lazım yoksa MUNDAR ....

 Bu moda şimdi müslümanlara sıçradı ve HELAL GIDA adı altında  büyük bir pazar oluşturdu . 

Yani domuz dahil bir sürü hayvan Tanrı kulları tarafından haram ilan edildi .

aaah be  güzel allahım ; madem bu hayvanlar haram de bunları bize neden gönderdin ? neden yarattın bunları .

Yani bu domuzlar ne yapmaları için gönderildi yeryüzüne !! herhalde futbol maçlarını seyredip, politika  yapmaya  değil . 

Dünya Gıda Örgütünün açıkladığı rakkamlar 632 milyar Dolarlık bir helal ticareti işaret ediyor ..

Yakında eminim işe girerken helal insan  şartıda koyar bunlar ! işte o zaman papazı bulduk ..seyreyle sen gümbürdüyü ..  gerisi  iplik söküğü gibi gelir artık .
Helal kadın , helal futbolcu , helal film , helal müzik , helal etek  vs vs .. 

Şimdi siz bu konunun borsayla ne alakası var diyeceksiniz değilmi ?   yaaa bakın gördünüzmü  ; anında yeni bir iş kolu çıktı  ;

Helal Kağıt . 

Borsada yatırım yapacaksanız önce Diyanet İşleri ne gidip 
1. Helal şirketleri bulacaksınız 
2. İştigal konularını inceleyeceksiniz ,
3. Bu yukarıda saydığımız (helal olmayan ürün ve hizmetler )  konular ile ilgili herhangi bir üretim veya ticaret yapıyorlarmı inceleyeceksiniz
4. faiz sistemi ile çalışıyorlarmı  yani faiz kazançları varmı  ..
   Tüm bu verileri inceledikten sonra  besmele çekip en yakın Yatırım Şirketine gidip - onlarında helal işçi ( emdikleri süt helalse kendileride helaldir )- çalıştırıp çalıştırmadığını  check ettikten sonra -   gerekli işlemleri yaptırarak Helal Hisse Senedinizin alımını yapıyorsunuz .

HELAL OLSUN  ..

" yok ben bu işlere kulak asmıyorum  " derseniz..

HARAM OLSUN ... 

24 Ekim 2011 Pazartesi

IŞIKDAKİ KARANLIK....


Soğuk gerçekte varmıdır  ?
Esasında soğuk diye bir şey yoktur , fizik kanunlarına göre , gerçekte soğuğu bize düşündüren şey , ısının yokluğudur .

Peki, gerçekte karanlık varmıdır ?
Karanlık ta gerçekte varolmayan bir kavramdır . Karanlık aslında Işığın yokluğudur .

Kötülük de , karanlık ve soğuk gibi gerçekte varolmayan  bir kavramdır . Hiçbir şey kötülüğü yaratmadı . Kötülük bir insanın kalbinde, insan sevgisi olmadan gerçekleştirdiği  şeylerden ibarettir .

Bu ülkede birisi çıktı Işığı yaktı -1923 , birileri bu ışığı söndürmeye çalışıyor .

İçimizdeki sevgiyi de öldürmeye başladıkları için tüm kötülükler ortaya çıkmaya başladı .

Para için kendimizi ve ülkemizi satmaya başladık .

Durum vahim . Nasıl toparlanırız bilinmez .

Adam ne demiş :

 "Bir çocuğun karanlıktan korkmasını herkes kolaylıkla hoşgörebilir. Yaşamın asıl trajedisi, büyüklerin ışıktan korkmasıdır " .

Arap baharını çok dikkatli irdeleyin. diktatörlükten kurtulmak için kandırıldılar ve kendilerini yavaş yavaş şeriatın kucağına atmaya başladılar .

İyi kötü yanan ışığı , söndürmeye başlıyorlar .

Size verilen aklı kullanın . Çok şeyler yapmaya muktedirsiniz . Bütün güç içinizde mevcut .

Sevgiyi besleyin , Işığı yanık tutun .

Yoksa aklınızı alırlar ..

23 Ekim 2011 Pazar

EMNİYET ŞERİDİNİ İHLAL EDEN AYILAR ..

Acaba  biliyormusunuz otoyollar üzerinde yer alan Emniyet şeritlerinin ne işe yarayabileceğini .

Bilmiyorsanız hiç şaşmam .

Bu ülkede hiç kimsenin hiç birşey bilmediğini , bilmek istemediğini hatta ve hatta öğretilmeye karşı korkunç bir direnç gösterdiğini  hepiniz biliyorsunuzdur.

Kimse çıkıpta, " bak ayıp oluyor, sen bizleri küçük görüyorsun " demesin .

Emniyet şeritleri,  ambulans, itfaiye ve emniyet gibi hizmetlerin zor durumda kalan vatandaşlara ulaşabilmesi için yapılmıştır.

Ama bizim ülkemizde . o yere göğe sığdıramadığımız, öve öve pubisin tepelerine çıkarttığımız mümtaz türk ırkının halklarından Türkiyeliler , o şeridi zevkleri için kullanmakta .

Bu ayılar tüm uyarılara rağmen,  yasaları (!) ihlal etmeye devam etmektedirler .

Gerçi yasalar hep var da uygulayan ve uygulattıran yok . Çünki herkes 1923 den beri hala uykuda .

Lan bu ihlali gerçekleştirenlere yerleştir  500 TL cezayı, bak bakalım bir daha o şeride girermi.

Bırak girmeyi , görmeye bile tahammül edemez . ,

Ama tabii bizim öküz kanun uygulayıcıları , 70 TL cezayla bunları ödüllendirir . Tabii herifler çıkartır öderler bu parayı kolaylıkla .

Bu cezaları asgari ücrete göre ayarlarlar.

Lan öküzler; cezalar asgari ücrete göre değil  caydırıcı olmalı ki , ayılar bir daha yapmasın .

Eee sabahtan akşama kadar  namaz kılıp, dogmalarla, hadis ve fallarla hayatını yönlendiren insanlardan çağdaş uygulamalar beklemek zor haliyle.

Eylül 2011 de Otoyollardaki emniyet şeridi ihlallerini belirlemek için görevlendirilen 5 sivil, 6 resmi trafik ekibi 12 günde, emniyet şeridini ihlal eden 8 bin 446 sürücüye toplam 557 bin 436 lira ceza kesti.

İhlal başı 66 törkiş lira.

Bir düşünün; 12 günde 8500 ayı .  Bu ayda 22.000 AYI yapar . Senede 264.000 AYI  eder .

Zaman içerisinde hepimiz muhakkak bu şer,de dalar çıkarız . Bir de gözden kaçanları hesaba katarsanız toplam 1.000.000 AYI eder .

Yani sorumsuz ,kuralsız, yaşamayı kendiine prensip edinmiş AYI topluluğu.

Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü yetkilileri, denetimlerin aralıksız süreceğini belirterek emniyet şeridini ihlal eden sürücülere kesinlikle taviz verilmeyeceğini ifade etmiş. .

Hergün yüzlercesini görüyorum . Bunları kameradan izleyip ceza kesmek bu kadar zormu ya ?

Dedim ya, battı balık yan gider ..

Sonra oturur ağlarız , niye dünyada kimse bizi sevmiyor diye .

Sen, kendi halkını seviyormusun ? sor bir kendine ..

20 Ekim 2011 Perşembe

BU MİLLET NASIL BÖYLE KORKAK OLDU .??

Bizlere okulda neler öğretmişlerdi halbuki.

Türk milleti cesurdur  tüm dünya ondan korkar . Bırak korkmayı tir tir titrer.

Bu palavralarla beraber, güzel atasözleride öğretmişlerdi .

Bir Türk dünyaya bedeldir ( ! )

Türk gibi kuvvetli  ( ! )

 Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. ( ! )

35 senedir bombalanıp, hiçbir şey yapmayan bu kadar KORKAK bir ırk varmıdır acaba yeryüzünde ?

Daha sonra ne bok olduğumuzu anlamaya başladıktan sonra daha değişik atasözleri uydurmaya başladık .

Türk ün türk ten başka dostu yoktur . (!)

Yok tabii, çünki hiçkimse bizi sevmiyor . Nasıl sevsinki insanlar bizi .

Tüm kötülükleri , aşağılıkları yapıp dünyayı bezdiren biziz .

Herkes bizden yaka siilkiyor dünyada da bir tek biz kendimiz kendimiz den bezemedik gitti .

Bunu kabulleneceğimizde yok zaten .

Bakın herifler patır patır bizim zavallı saftirik mehmetçiklerimizi avlıyorlar .

Sanki av mevsimi . Ama dönemsel değil . heriflere av yasağı filan yok . 365 gün avlanmaları serbest .

Bu arada içeride hainler . satılmış hainler ve onların vasileri ABD ve İsrail  mehmetçiklerimiz için gerekli  avlanma lisanslarını hazırlıyorlar .

Ben meclisten umudumu kesdim. Zaten hiç kimsenin bu konuda beklentisi yok bu adamlardan .

Katillerin kamplarını Türkiye den yıllardır seyrediyoruz ama bir allahın kulu da çıkıp şunları bombalayalım demiyor arkadaş .

Dememeleri normal (!)  sahipleri müsaade etmiyor .

Ya  yere göğe sığdıramadığımız TSK yani silahlı kuvvetlerimiz (!)  onlar ne yapıyor ? .

Onlarda, darbe planlarından memleketi korumayı bırakmış , güneydoğu dan kampları seyrediyorlar .

Ben hayatımda bu kadar SATILMIŞ insanın bir kara parçasında yaşayabileceğine inanmazdım .

Pes vallahi .  Pes .

Uzaylılar topunuzun belasını versin (!)

Siktiredin  ya üzülmeyin , bu akşam heyecan fırtınası var; Kuzey Güney'i becerecek ...

18 Ekim 2011 Salı

BUGÜN  19.10.2011 ÇARŞAMBA .

 

Avrupa bizi neden istemez ..

 


Ben hep derim  bu halk  ‘’ Millet değil İllet ‘’ diye  .

Ama ne zaman bunu gündeme getirsem  hep bana  vatan haini gibi davranırlar .

Buna hain demeyelimde , vatanını sevmeyen insan  diyelim .

Ben de her defasında bu kişilere , gözlerini açmalarını  , gerçekleri görmelerini, eğer görüyor iseler bunu mertce kabul etmeleri gerektiğini söylerim .

Ancak  , hatalarımızı  yanlışlıklarımızı  kabul ettiğimiz sürece kendimizi kandırmadığımız sürece  değişme şansımız olabilir .

Diyeceksiniz ki : hepimiz hırsız , vergi kaçakçısı , dolandırıcı  ve karaktersiz olduğumuzu biliyoruz ama düzelemiyoruz ..

Bu söze 10 üzerinden 10 veririm .

Ama  tabii  şu gerçeği de kabullenmemiz lazım ;  biz orta asyadan talancı olarak yola çıkmışız ve aynen devam ediyoruz .  Düzeleceğimizde yok .

 "Var " diyorsanız kendinizi kandırmış olursunuz .

Eskiden yabancılar bizi tenkit ettikleri zman gururum kırılır  ve heriflere çok kızardım . Fakat daha sonra anladımki herifler yerden göğe haklı .

Yıllar geçtikten sonra biz de uyanmaya başladık nasılsa  ve ne bok olduğumuzu anladık .

Bıyıksızlar bıyıklıları ,  kumrallar sarışınları  , balık etliler zayıfları  , Rumeli tarafında yaşayanlar Anadoluları ,  ev sahipleri kapıcıları  , iş sahipleri işçileri  sevmemeye başladık .

Kısacası  herkes birbirinden şikayetçi olmaya başladı . Şikayet ne kelime  , nefret eder olduk birbirimizden .

Tabii birbirimiz için harika lakaplar bulduk yıllar içerisinde ; kafası çalışmayana Kazma  , laftan anlamayana  Balta  , yanlış yapana  Angut  ,  beyaz çorap giyene  Maganda , güneydoğulu  vatandaşlara  Kıro  , Kürtlere Kürdo veya Hakı   dedik .

Tabii güzel deyimlerde uydurduk  etnik gruplara ve yörelere  uyumlu :
  ‘’ mademki ermenisin istemeden vermelisin ‘’
  ‘’ korkak Yahudi  ‘’,
  ‘’ ermeni gelini gibi kırıtma ‘’
  ‘’  mum söndü oynuyorlar ‘’
  ‘’ Bursa ovası inbe yuvası ‘’
  ‘’ Atatürk her şehirden bir ayı istemiş , kastamonu dan tuttuğunuzu getirin demiş ‘’
.
Yıllardır , mallar gibi , birbirimize Avrupalıların bizi neden sevmediğini sorar durur buna bir anlam veremediğimizi  konuşur dururuz .

Biz hırsızlar , üçkağıtçılar , dolandırıcılar , kurallara aykırı yaşayanlar , soyguncular , ırkçılar  , dinci teröristler  kısacası çağdaş toplumların reddettiği bu özelliklere sahip  bizler birbirimizi
sevmezken  adamların bizi neden sevmelerini bekleriz ki !!

Alamanya ya gidin, bir şehir meydanında sadece 5 dakika durun. Bakın almanlara nasıl acıyacaksınız .

Çocuk Esirgeme Kurumlarındaki bebelere tecavüz ediyoruz , Yaşlılar Yurdundaki ihtiyarları ıslatıp dövüyoruz , 12 yaşındaki çocukları tacize müsaade ediyoruz diye bize bu yapılırmı .

Üstüne üstlük, adamların tanrının oğlu diye empoze ettikleri vatandaşın, mesih olarak geri gelip islamiyeti yayacağını kendimiz inandığımız yetmiyormuş gibi adamları da inandırmaya çalışıyoruz.

Tabii zaten islamofobisi olan adamlar tanrının oğlunada sahip çıkmamızdan pek hoşnut değiller .

Biz  elimizden geleni yapıyoruz . 1923 den beri düzelme hamlesi içerisindeyiz ama gizli odaklar rahat bırakmıyor ki ..’’

Söz size  Avrupalılar  , en kısa sürede düzelme, çağdaşlaşma yolunda   yolunda  gerekli adımları atacağız .

Bunun için, gelmesi 4 gözle beklenen Hz.İsa adına yemin ederiz .

17 Ekim 2011 Pazartesi

BEBEK Lİ ARAP AHMET...

İsmi geçen vatandaş, benim kardeşimdi .

Sadece kardeşim değil, arkadaşımdı, hastamdı, oğlumdu. Kısacası herşeyimdi.

Bu yazıyı neden yazdığımı da bilmiyorum, ama sanki birses yaz rahatlarsın dedi .

Bu adam 8.Mayıs.1961 tarihinde doğdu . Ebe filan değil ciddi bir hastanede doğduruldu . Eve getirilişini hatırlıyorum . Kapkara bir şeydi .

Annem " bakın kimi getirdik " demişti .

Yaşadığı süre içinde hep kibardı, sevecendi, yardımseverdi . Herkes ama herkes onu çok sevmişti . Bebeğin  " arap Ahmet'i "   idi .

Yaşadığı  17817 günün büyük bir kısmını hastalığıyla beraber geçirdi .

Hasta Galatasaray lı idi . Mağlup olduğumuz maçlardan sonra odamıza çekilir, kitap okurduk sessizce .

Tüm doktorların diğer hastalara örnek gösterdiği , hayata bağlılıyla görenleri hayrete düşüren bir insandı .

31 senelik hastalığı boyunca daima vakurlu bir duruş sergiledi . Çok ender olarak bir şey talep etti . Daima bize vermiş olduğu külfetten dolayı üzüntüsünü belirtirdi .

Tek istediği arasıra Abant!a gidebilmekti . Oraya tapardı .

Yazacak okadar çok şey varki . 31 senede neler yaşandığını anlatmak o kadar zor ve acı verici ki .

Bu hayata bağlılığı  ve hastalığını kabullenişi yüzünden, hem yaşamını kolaylaştırdı hemde diğer milyonlarca hasta gibi sürekli şikayet edip hayatı hem kendisine hemde etrafındakilere zehir etmedi .

Son nefesini verene kadar  espri yapıp,  şakalaşmaktan vazgeçmedi .  Son lafı  bile, banyo yaptırdıktan sonra kendisine nasıl olduğunu soran hemşireye ;

-" yuvarlanıp gidiyoruz sultanım "olmuştu .

En favori esprisi ise birisinin kendisini tanıtmaya çalıştığı zamanlar olurdu .

-" Ahmet Bey beni hatırladınızmı ?"
-" hayır  ama tanıyacak gibiyim , biraz ipucu verseniz "
-" ben geçen sene Mustafa'larla sizi ziyarete gelmiştim ".   İşte o an Ahmet in zaferini ilan ettiği an olurdu .
-" haa tamam hatırlamadım "
- ( ! ) 

Kendisini yıllarca aramayıp, onu yalnız bırakma bencilliğini gösteren arkadaşları için bile , bu davranışlarını mazur gösterici , bir bahane bulurdu .

-" ya belki işleri çoktur , biliyorsun artık piyasa şartları çok zor "  veya  " çocuklarıyla uğraşıyordur , kolay değil çocuklara bakmak "  gibi bahanelerle  arkadaşlarını savunurdu .

Sadece bir kişiye dargın olduğunu ve onu " artık  unuttuğunu " söylediği zaman hak verdim ama çok da şaşırdım . Demekki gerçekten kalbi kırılmıştı .

Galatasaray'ın mağlup olduğu maçlardan sonra ben çıldırırken o sakince "  bunların yaptığı da ayıp ya " gibi beni güldüren bir cümle olurdu . Bu kadar para kazanmalarına rağmen, zahmet edip hafta da 90 dakika koşmaya , topu tekmelemek kadar basit bir icraatı yapmaya  tenezzül  etmeyen bu öküzlere bile kızamazdı .

Kalbi tertemizdi . Hiç kimse için kötü bir şey söylemezdi . İnsanların yaptıkları yanlışların daima istenmeden yapılmış olacağına inanır ve etrafındakileri de inandırmaya çalışırdı .

31 sene hasta olarak yaşamanın ne kadar zor ve yıkıcı olduğunu, sürekli yanında olan ben bile anlayamam .

Yazacak okadar çok şey varki aslında .

Ben sadece ve sadece insanlara şunu aktarmak istiyorum ;

Bu hepimizin başına gelebilir , hepimiz böyle lanet bir hastalığın kurbanı olabiliriz.

Bu durumlarda  hastalar için en önemli ilaç psikolojik destek dir. Bu destek de aile bireylerinden ziyade arkadaşlardan gelmelidir .

Kendi acımızı içimize gömeceğiz ve ne kadar zor olursa olsun, hasta dostumuzu ara sıra ziyaret edip , ona destek vereceğiz , sevgimizi hissettireceğiz .

" sen yalnız değilsin , biz varız ve seni çok seviyoruz, bu günleri hep beraber aşacağız "  demeliyiz .

Odasının penceresine bir kuş konardı . Her gün  gelir cikcik öter ve Ahmet'e adeta  " nasılsın canikom " diye sorardı  sanki . O bir dosttu, konuşamasa da  gerçek bir dosttu .

İkisinin dostluğu inanılmazdı , dakikalarca konuşurlardı .

İkiside yok şimdi .

Geçen akşam gördüm rüyamda ve sordum  " nasılsın ? " diye .

 " Yuvarlanıp gidiyoruz " oldu cevabı .  Tam başka bir soru  soracakken film koptu .

Biz de aynen yuvarlanıyoruz " koç " .  Herkes seni çok özledi  ve sürekli " bize yer ayırsın " diyorlar  anladımı ? .   Eminim cevabın  " evet anlamadım " dır .     -" olsun " . 

Görüşmek üzere .. herkese çok selam ..

haaa  cimbom da yuvarlanıp gidiyor ....

16 Ekim 2011 Pazar

İNSANLARIN GIDALARINI ÇALAN HAİNLER ...

G20 dönem başkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de, gıda fiyatlarındaki ani yükselişleri ve dalgalanmayı durdurmak için emtia piyasasındaki spekülatörlerin engellenmesi gerektiğini söyledi.
Dünya Kalkınma Hareketi (WDM) öncülüğündeki 100 kadar örgüt de, spekülasyonun tehlikelerine dikkat çeken bir bildiriye imza attı.

Dünya Bankası'nın çağrısında da gıda fiyatlarındaki artışın Orta Doğu'daki isyan dalgasının başlıca nedenlerinden biri olduğu vurgulandı.

Hafta başında Dünya Bankası da, gıda fiyatlarının "tehlikeli seviyelere" ulaştığını belirtmişti.

Dünya Bankası'na göre, Haziran ayından bu yana 44 milyon kişi daha yoksulluk sınırının altına düştü.


Avrupa, Asya, Güney Amerika ve Afrika'da sürdürülebilir kalkınma ve adil ticaret projelerini yürüten bir sivil toplum örgütü olaan GRET'ten Laurent Levard adlı yetkili,  tüm bu spekülatif hareketlere göz yumulduğunu söylemekte .

Düşünebiliyormusunuz ki, dünya bir taraftan açlıkla mücadele ediyor ama öbür tarafta bir yığın şerefsiz daha fazla para kazanmak uğruna fiyatları yukarı çekiyorlar.

Ne yazıkki, bu şerefsiz, vicdansız kalleşler bilinmelerine rağmen hiç kimse , sistemden dolayı , bunları durduramıyor veya  göz yumuyor . 

İnsanların, kitlelerin aç kalmalarına, sosyal patlamalara yol açacağı hatta açtığı kesin olan bu  manipülatif hareketlere  göz yuman bir  güruh var . 

Yapanlar ve göz yumanlar el ele vermiş, açlığa sebep oldukları bu dünyada utanmazca dolaşıyorlar. 

Bu ekonomik sistem iflas etmiştir. 

Para hırsı had safhaya ulaşmıştır ve birkaç bin kişi  faizleri, olmazsa dövizleri,  olmadı  çeşitli isimler altında bonoları yükseltip indirmekte ve servetlerine servet katmaktadır . 

Bu yetmiyor, ucuza metaller alıp daha sonra fiyatlarını yükseltiyorlar, olmadı  enerji fiyatları, olmadı hayati fonksiyonları olan gida fiyatlarında, insan ömrünü hiçe sayarak, spekülasyon yapıyorlar. 

Bir kısım insanlar ise miki maşağında vur patlasın çal oynasın DEVAM . 

USTAM , şu iş içinde bir şeyler yapıver de görelim bakalım .. 

14 Ekim 2011 Cuma

NE BU EKMEĞE OLAN MERAK, ANNAMADIM GİTTİ .

Günah ile ekmek arasındaki akrabalığı düşünür dururum yıllardır .

Şöyle bir hatırlayın, küçükken ne fırçalar yemişsinizdir bu ekmek yüzünden .

Hani deselerdi , “ oğlum ayıptır ekmek kırıntılarını yere dökme “  , anlardım.

Ama öyle değildi, ekmek kırıntılarını yere dökmek etrafta bir  panik yaratırdı .  2 kişi seni uyarırken , diğerleri yerlerinden fırlar, ekmek kırıntılarını toplardı.

Sonracığıma , o ekmek kırıntılarını tek tek 3 kere öper alınlarına koyarlardı .

Ben bu operasyonu geliştirirken dua okuyanlara bile rastladımıştım .

Kaç defa fırça yemişsizdir, ekmeği yemeyip yarım bıraktık diye . Her sofrada münakaşa çıkardı . Bir seferinde rahmetli babam bir keresinde  işlerinin de kötü gitmesinin ve akşam yorgunluğunun vermiş olduğu sinirle bana bayağı bir yüklenmiş ve hatta haşlamıştı.

-“ oğlum ekmeğini bitir , yarım bırakma “
-“ yiyemiyorum baba çok geldi “
-“ o zaman yiyeceğin kadar alsaydın
-“ tamam da baba yarım dilim yokki . Sonra yarım bıraksak ne olurki !  Yemeği de yiyemedim , ona bir şey demiyorsun da neden ekmeğe taktın şinci “
-“ ekmek nimet oğlum günahtır “
-“ tamam da baba ekmek nimet de köfte Melahat mı yani anamadım “

Bu son lafım olmuştu . Terliğin havaya uçtuğunu görüp iskemlemden yere gövde üzerine iniş yapmıştım .

Hep düşünmüşümdür, ne bu ekmek’e olan ilgi, alaka , şefkat, tapınma diye .

Yerde her gördüğümüzde şut atdığımız  elma, kırda yürüken üzerine bastığımız kuzu kulağı , futbol oynadığımız ceviz , çöpe döktüğümüz onca ürün e günah değilmi ???

Onlarda allahın nimeti değilmi ey mümin kardeşler ve inançları olmasa da bu saçma geleneği devam ettiren arkadaşlar .

Bu ekmek denen şeyde ne vitamin , ne mineral , ne protein hiçbir şey yok . Sadece kabuğunun biraz altında eser miktarda B2 , çok düşük ısılarda pişenlerde yok derecede B1 vardır.

Uzun lafın kısası  ekmek fakirlerin karnını doyurduğu , onların temel besin maddesi olduğu için KUTSAL bir emtea olmuştur .

Ya SU  ?  Susuz yaşam mümkünmü ? Gezegenimiz susuz dönemez bile . Yaşam için su elzem .
Kırlarda bulduğunuz meyve , sebze ile yaşamınızı sürdürebilirsiniz . Ama susuz yaşayamazsınız .

Onun için , bundan sonra  SU ya hürmet edin , boşa akıtmayın , üzerine basmayın , yerde biraz su görürseniz , sünger ile  bir tasa doldurup, tası 3 kere öpün ve alnınıza koyup bir de konuya uygun dua okuyun .

Yoksa günah işler , çarpılırsınız  maazallah .

Sonuç  SU-1     EKMEK -0

11 Ekim 2011 Salı

ARIZA AĞBİME ARIZA BİR BAĞYAN BAKIYOZ.

Bilirsiniz, son yıllarda moda olan bu kelime kugatımıza iyice bir yerleşti .

Hatta öyle bir yerleşme ki bu, bu sıfatı yakıştırmadığımız kimse kalmıyor günlük konuşmalarımızda .

Sabah kapıcımız ile başlayan ilk muhabbetimiz , adamcağıza , bayiye gelmeyen gazeteyi niye getirmediği için
-" lan sabah sabah arıza etme adamı, nerede lan gazete  " şeklinde başlıyor ve gün boyu çeşitli insanlara bu  sıfatı yakıştırmakla geçiyor .

Sabah kalktınız ve prostat dan dolayı patlayacak gibi tuvalete koştunuz. Aaa bir baktınız banyo dolu . Sizden önce kalkmış olan bir aile bireyi mesela oğlunuz , gazeteyi almış, çevire çevire okuyor .

Büyük bir sevimlilikle oğlana
-" oğlum hadi çıkta ben gireyim sıkıştım " diyorsunuz .  Ama tabii, zamane çocuğu olduğu için cevap vermeden duramıyor ve yapıştırıyor lafı langadank :
-" sıkıştıysan gevşe baba , daha yeni girdim " . Buyrun ! tabii sizde ilk ARIZA yı patlatıyorsunuz .
-" lan oğlum arızamısın sen , çık bi dışarı gene girersin . " .

Otomfili tamire götürdünüz , Usta size doğru yorgun bir suratla yürüyüp ;
-" günaydın ağbi  hayrola , ne vardı ?
-" usta bak şunun rölanti ayarına bi , devir düşük "
-" dur be ağbi daha afyonumuz patlamadı, çay içelim sonra bakarız ."  . Buyrun cenaze namazına . Adam rahat ya . Tabii sizde lafı patlatıyorsunuz ;
-" lan usta arızamısın sen ya , ne çayı be ,  bak şuna , sonra içersin çayını "  

İşe geliyorsunuz , sekreteriniz karşılıyor ve başlıyor kötü haberleri yağdırmaya ,
-" bankadan aradılar 2 adet çek varmış , atölyeden aradılar 3 makine arıza yapmış , ödenecek elektrik ve ssk faturaları felan filan " .  Tabii tepeniz anında atıyor ve arıza moduna geçiyorsunuz .
-" bana bak  Aylin , arızamısın kızım sen , sabah sabah bismillah demeden yağdırdın  boklukları "

Ha , bu arada konuyu unutmadan sizlerden bir ricam var . benim ağbim biraz arızadır , herifçi geldi 50 yaşına hala bir karı bulamadık .

Eğer etrafınızda bildiğiniz , tanıdığınız , eş dost akraba , arkadaş filan uygun bir arıza karı varsa , tanıştıralım .
Tabii , bunu söylediğiniz kişi size döner ve sorar , ağbiniz neden arıza diye .

Gerçi bu zamanda herkes biraz arıza ama tabii dereceleri var bu arızai durumların .  Herifçinin ne kadar arıza olduğu önemli .  Sizde tabii hepsini olmasa bile anlatmaya başlıyorsunuz ağbinizin , bozuk durumlarını .

- sabah kalkar kalkmaz , ülkeye lanet ederek salona geçer ve camı açıp çatacak birini arar "
- yola çıkar , otobüse atlar atlamaz , şoföre adam gibi gitmesini söyleyerek , ücretlerin pahalılığından, araçların eskiliğinden , belediyenin geçirdiği vergilerden şikayet etmeye başlar .
- Yolda fenerbahçe renklerine haiz bir giysi gördüğü herkese küme düşmelerini söyler .
- İşte her çalan telefonda ana avrat küfür etmeye başlar . Telefon görüşmesi bittikten sonra konuştuğu kişiye söver durur .
- Bankaya gittiğinde havale ücretlerinden tutunda faizlere , kredi kartlarının banka tarafından nasıl kendisine yutturulduğuna kadar bir sürü konuda sağa sola çatar durur .
- Aldığı çiklet dolgularına yapışıyorsa , dişçiye ana avrat dümdüz gider .

Bu böyle devam eder gider .  En son safha olan yatağa yatdığında , şiltenin içindeki yaylara ve yastığın içine elyaf dolduranlara  okkalı bir küfür savurur . En son  sözüde kendisinedir ;
-" yat uyu lan arıza , sabahtan beri söylenip duruyorsun "

İşte dostlar bu vatandaşa uygun bir arıza varsa tanıştıralım .

Yok demeyin sakın , iyi düşünün ..

İnanın bana , milyonlarca arıza var bu ülkede .

Yarın tüm gün yaptıklarınızı bir not edin, akşam geldiğinizde bir değerlendirin durumunuzu .

Arıza ya ..
-
-

10 Ekim 2011 Pazartesi

SALAMON AĞBİLER DÜNYA EKONOMİSİNİ NASIL KUCAKLIYOR.

HÖKÜMET BÖYÜKLERİMİZİN SÖYLEDİĞİNE GÖRE KİŞİSEL GELİRLERİMİZ 15.000 AMERİKAN DOLARI SEVİYESİNE GELMİŞ .

GERÇİ BİZ BUNU HİSSETMİYORUZ AMA OLSUN ADAMLAR YALAN SÖYLEYECEK DEĞİL YA VARDIR BİR BİLDİKLERİ.
İŞSİZLİK MEVSİMSELLİKTEN ARINDIRILDIĞINDA ARTIK TEK HANE YÜZDE 9.9 SEVİYESİNE GERİLEDİ.

YABANCI YATIRIMCI PARA GİRİŞİ DEVAM EDİYOR.HER ALLAHIN KULU, TÜM BİRİKİMLERİNİ ÜLKEMİZE GÖNDERMEK İÇİN YARIŞIYOR .

 BİLHASSA AVRUPALI HEMŞERİLERİMİZ VE ARAP DİNDAŞLARIMIZ EN UFAK PARALARINI BİLE BURAYA GÖNDERİP YÜKSEK FAİZ ALMAK İÇİN HER TÜRLÜ İMKANI DEĞERLENDİRİYORLAR.

BÜTÇE RAKAMLARINDA SON 16 YILIN EN İYİ İKİNCİ RAKAMI VE DİĞER BÜTÇE İLE İLGİLİ OLUMLU RAKAMLAR HAVADA UÇUŞUYOR.

YUNANİSTAN BATIYOR , ŞU ANDA KREDİBİLİTESİ EN DÜŞÜK ÜLKE HALİNE GELDİ VE BORSASI 3 GUNDE YÜZDE -1.2 DÜŞERKEN, İMKB-100 EBNDEKSİNDE SAYDIĞIMIZ OLUMLU (!) VERİLERE RAĞMEN YÜZDE -6 DÜŞÜYOR .

PEKİ NEDEN ?

SON DÜNYA MALİ KRİZİNİN ARDINDAN ORTAYA ÇIKAN GERÇEĞE GÖRE MALİ PİYASALARDA YAŞANAN KONTROLSÜZLÜK VE SALAMON AĞBİNİN BİTMEK BİLMEYEN PARA HIRSI EKONOMİLERİ UÇURUMUN KENARINA GETİRDİ . .

ÇÜNKİ FİZİKİ MAL PİYASALARI İLE MALİ PİYASALAR ARASINDA BİR BOŞLUK VARMIŞ .

HAHAHA ADAMLAR, BİZ SPEKÜLASYON, MANİPÜLASYON YAPIP PİYASALARI İSTEDİĞİMİZ GİBİ HALLAÇ PAMUĞU GİBİ ATIYORUZ DEMİYORLAR DA BÖYLE SAÇMA SAPAN İZAHATLAR VERİYORLAR.

BU BOŞLUĞUN ADINA DA "FİNANSALİZASYON " DİYE BİR KELİME UYDURMUŞLAR .

ŞİMDİ ARTIK BU KELİMENİN ARKASINDA BİN TANE YORUM YAPIP , NASIL ÖNLENECEĞİ KONUSUNDA PROJE ÜRETİRLER .

SARKOZY ,AB'nin EMTEA PİYASASINDA POLİSLİK YAPMASINI ÖNERMİŞ .
NEDEN ??

ÇÜNKİ GLENCORE DENİLEN VE HAMMADDE KONTRATLARI YAPILAN FİRMANIN DEĞERİ 80 MİLYAR DOLAR OLARAK AÇIKLANDI .

DÜŞÜNÜN HERİFLERİN SIRF KOMİSYONLARLA NASIL ZENGİNLEŞTİĞİNİ .

SİZ BUNA " KOMİSYONCULUK " DEYİN . AMA SARKOZY, BUNA MAFYACILIK DİYOR .

BU İŞLER EN AŞAĞI 2 ASIRDIR DEVAM EDİYOR .

DEDİK YA SALAMON-JOHN-HANS -JEANCLAUDE DÖRTLÜSÜ KAREYİ TAMAMLAMIŞLAR .

AMA , KOL BÖREĞİNİ YİYİNCE AKILLARI BAŞLARINA GELMEYE BAŞLADI DİYEBİLİRMİYİZ ?

SİZ ÇOK BEKLERSİNİZ ÇOK . BU ADAMLAR TOPU TOPU 5000 KİŞİLİK BİR GRUPTUR VE SÖMÜRMEYİ KESİNLİKLE BIRAKMAZ DERİM .

TREN BİR DEFA RAYDAN ÇIKTI. BUNDAN SONRA TUFAN .

BU EKONOMİK SİSTEM İFLAS ETMİŞTİR. KIYAMET GÜNÜ, BAZU AKLIEVVELLER TARAFINDAN 12.ARALIK.2012 TAİHİ OLARAK TESBİTEDİLDİĞİ CİHETLE YENİ BİR EKONOMİK SİSTEM İÇİN GEÇ KALINMIŞTIR.

YANİ BOR VE NİĞDE DURUMU ORTAYA ÇIKMAKTADIR.

ZATEN BU KIYAMET GÜNÜ OLMASADA, SALAMON AĞBİLERİMİZDE ISKARTADA KALMAMAK İÇİN YENİ BİR SİSTEME MÜSAADE ETMEZ .

ORTALIK SÜLÜK DOLU, EMİŞLERİ VAR GÜCÜYLE DEVAM EDİYOR.

SİZLER UYUMAYA DEVAM EDİN ..UZAYLILAR  RAHATLIK VERSİN ..

9 Ekim 2011 Pazar

APTAL GÜNEYLİLERLE , AKILLI KUZEYLİLER.

Tüm dünyada bir gerçek vardır .

Genelde bir memleketin güneyinde yaşayan insacıklarla kuzeyinde yaşayanlar arasında, muhakkak büyük bir farklılık vardır.

Kuzeyliler çok daha disiplinli , çalışkan  ve prensip sahibi olurlar.

Güneyliler ise keyiflerine daha düşkün , rahatlarını düşünen , daha tembel  olurlar.

Dolayısıyla kuzeyde yaşayan insanların gerek fiziksel gerekse maddi olarak ekonomiye katkıları çok daha fazladır .

Dünya üzerindeki memleketlerde de durum aynıdır .

Mesela avrupanun kuzeyindeki ülkelerin insanları , bunlar arasında almanlar, ingilizler , iskandinavları sayabiliriz , çalışkan ve yaşamlarını daha kaliteli hale getirmeye çalışan kişiliklerdir.  Kültürlerinde çalışmak , programlı yaşamak , her şeyi planlamak vardır .

Güneyliler ise çok daha spontane yaşayan , planlarını son anda yapan , bıçak kemiğe dayanmadıkça götünü kaldırmayan , iş saatlerini kısa tutan , sıcak kanlı , şeyi t.şağına denk insanlardır .  Bu yüzden daima hayatlarında çeşitli sıkıntılar problemler yaşar . Neşe sonsuzdur.
Yarın ne olacağını bilmez ve  " gün ola harman ola " atasözünü kendilerine rehber kabul ederler .

Kuzeyliler   " bugünün işini yarına bırakma "  yı benmsimiştir .

Güneyliler   "  yarın yapabileceğin işi bugün yapmaya çalışma "yı felsefe edinmişlerdir.

Kuzeyliler dinlerini öğrenirler ama pek takmazlar . Taksalar bile din'in  yaşantılarına katkısı yok denecek kadar azdır . Doğum kontrolüne önem verirler , fazla çocuğun hayatlarına külfet getireceğini düşünerek az çocuk sahibi olurlar .

Güneyliler ise daha fazla dincidirler , hayatlarının her noktasında dini faktörleri görebilirsiniz , çoğunlukla katolikdirler .  Kadercilik vazgeçilmez bir davranış biçimidir . Her işlerini allah bırakırlar . Dolayısıyla gerçekçilikten uzak oldukları için problemleri çok olur . Ama ona karşılık 2 duble içki ve harika bir kadın veya yakışıklı bir erkek eşliğinde tüm problemler unutulur .

Çok çalışan kuzeyliler  tüm teknolojik icatları yaparlar ve bunları güneydeki mallara çakarlar .  Esasında mutlu mesut yaşayan, elindeki kazandığı parayla yetinebilecek durumda olan vatandaş , medyanın vahşi çarklarına takılarak , herşeyini yeniler durur ve sürekli borçlanır .

 Kuzey medeniyetinin yarattığı Plastik kredi kartları denen canavar sayesinde geneleve bile parasız gidildiğini düşünür , harcarda harcar .
 Hatta ve hatta yayın sistemi olmadığı halde FLAT EKRAN TV leri alıp tüm programları, cüce ve basık insanları seyreder .
12  dev adamın maçını seyrederken, sanki cüceler arası basket maçı seyreder gibi olurlar ama tınmazlar .DEVAM , maksat konu komşuya hava atmak .

Ay sonu geldiğinde ise tırnaklar dişlerin arasında   kara kara düşünmece durumuna geçerler . İşte burada bir kere daha Tanrı yetişir ve ve sakin olmalarını , her işte bir hayır olduğunu fisildar  ve ümitlerini kaybetmemelerini  salık verir . Bu gazla hayatlarına pata küte devam ederler.

Sonuç olarak kuzeyde yaşayanlar sayesinde, uyuklayan güneyliler sürekli borçlanmaya, borçlandıkça daha fazla kredi kullanmaya , kredi kullandıkça zenginleştiklerini zannetmeye , zenginleştikçe üremeye devam ederler .

Sonuş  KUZEY -5     GÜNEY -0

Pusulalar boşuna Kuzeyi göstermiyor !!

7 Ekim 2011 Cuma

DEPREMDE ÖLEBİLME BAŞARISINA NASIL ULAŞIRSINIZ .

Ey, orta asyadan çıkarak dünyanın çeşitli yerlerine dağışmış türk ırkının cesur evladı .

 "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur " lafına inanmamanızı tavsiye ederim .

Çünki, son yapılan gen haritamızda sadece ve sadece %10 türk genleri bulunmuştur .

Daha önceki - 3.10.2011 tarihli  - yazılarımdan bir tanesinde bu araştırmanın hepimizin Zebze Çorbası  olduğunu ortaya çıkardığını belirtmiştim .

Olmayan hisleriyle ve tanrı yardımıyla , haa birde atasözleriyle hayatını idame ettiren bizler, tabii ki deprem konusunda da değişik düşünmemiz normaldir.

Ey türk evladı , aşağıda bir deprem anında neler yapmanız gerektiğini madde madde belirteceğim .

Bu kurallara uyarsanız yaşama şansınız sıfır . Ölmeye muvaffak olacaksınız .

1. Yatakta yatarken, depreme yakalanırsanız , kalkmak için hiç zahmet buyurmayın. Allahın izniyle tavan başınıza çöker ve uzaylıların rahmetine kavuşursunuz .

2. Eğer depreme ayakta yakalanırsanız, hemen başınıza çökmesi en kolay olan kapı eşiğine sığının . Eşik çökecek ve boynunuzu kıracaktır .

3. Sokak kapısı yakınında iseniz, hemen kapıyı açıp merdivenlerden aşağıya koşturmaya başlayın. Çünki depremde ilk çökecek yerlerden bir tanesi merdivenlerdir .

4. Yatağınızın kenarında bulundurmanız söylenen ilk yardım çantanıza koymanızı söyledikleri saçma sapan alet edevatı ittirin .
    Düdüğü ne yapacaksınız ? siz hakemmisiniz ?
    1 şişe su :  yakışırmı delikanlı adama kuru kuru su içmek
    El feneri : arkadaşlar biraz mantıklı olun, enkazın altında el feneri ile ne aramayı düşünüyorsunuz .

5. Bu saçmalalıkların yerine ,
    1 adet 70 lik rakı
     Saklam kabında beyaz peynir
    Rakı kapağının arızalı olması ( %50 ) durumunda kullanılmak üzere çakı
    1 adet prezervatif
    1 adet playboy magazin
    SMS göndermeden yaşayamayacağımız için cep telefonu .Şarj cihazını ıhmal etmeyin.
          " nereye sokacaz " diyorsanız, eminimki uygun bir delik bulursunuz .

6. Depremi hisseder hissetmez , tüm muslukları ve elektrikleri açın ki kısa devre yapıp sular elektriklensin ve siz 220 voltu iliklerinizde hissedin .

7. Gaz vanalarını kaptın diyen salaklara inanmayın, Tam tersi ocaktaki tüm gözleri açın ki elektrik kontağıyla aslanlar gibi patlasın .

8.Gardolaplarınızı yatağınızın hemen yanına koyunki , küt diye kafanıza yıkılsın .

9. Bol şıngırtılı avizeleri yatağınızın tepesine monte ettirinki, üstünüze yıkılsın .

10. Bu bilgileri sık sık aile bireyleri ile " deprem önlememeleri " konulu paneller düzenleyerek yukarıdaki maddeleri tekrar tekrar kalın kafalarınıza sokunuz .

11.  lanet tesadüf bu ya , hala hayattaysanız doğru  asansöre binin , büyük bir ihtimalle yere çakılır .

12. Yok olmadıysa doğru sahile koşun. Dev bir tsunami inşallah gelir ve boğulursunuz .

Hala sağ iseniz ve ölmediyseniz üzülmeyin . güneydoğu istikametine giden bir şehirlerarası otobüse binin ,ve sürekli   " her canlı bir gün ölümü tadacaktır " diye mırıldanın .

O da işe yaramadıysa, " öldürmeyen tanrı öldürmez , inşallah bir dahaki sefere " diye dualar edin .

Allah hepinize kısa ömürler versin ..

DEPREMDE NASIL CAN VERİRİZ VE UZAYLILARA KAVUŞURUZ.

Arkadaşlar ,

Her türk vatandaşı gibi lütfen , tekrar ediyorum lütfen aşağıdaki fuzuli herifin önerilerine kulak asmayın .

Eğer böyle bir yanlışlık yaparsanız  çok ayıp edersiniz . Her türk vatandaşı gibi kendi bildiğinizi yapın .

Tanrı sizle beraberdir . Depremden de korur , yangından da korur , karşı takımın gol atmasına bile mani olur .
Yeterki siz duanızı esirgemeyin .

Ama genede şu aşağıdaki saçma sapan yazıyı okuyun ..


Adım Doug Copp.   

Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır.
    
875 yıkılmış binaya sürünerek girdim, 60 ülkeden kurtarma ekipleriyle çalıştım, birçok ülkede kurtarma ekipleri oluşturdum, ve çok sayıda ülkede birçok kurtarma ekibinin üyesiyim. 2 Yıl boyunca birleşmiş milletler felaket 'azaltma' uzmanıydım. 1985'ten beri aynı anda gerçekleşenler hariç dünyadaki bütün büyük felaketlerde çalıştım.


1996'da benim hayatta kalma metodumun geçerliliğini ortaya koyan bir film yaptık. Türk hükümeti, İstanbul belediyesi, İstanbul Üniversitesi, Case yapımcılık, ve ARTI bu pratik ve bilimsel testin filme alınmasında işbirliği yaptılar. 

İçinde 20 maket (mannequis) olan bir okulu ve evi yıktık. On maket 'çömel ve korun' metodunu uygularken, 10 maket 'hayat üçgeni' metodumu uyguladı. Tasarlanmış yıkımdan sonra görüntüleri filme almak ve sonuçları belgelemek için enkazı geçip binaya girdik.
Bina yıkımlarında oluşabilecek şartlar dahilinde direk olarak gözlemlenebilen ve bilimsel şartlar altında hayatta kalma tekniklerimi uyguladığım film 'çömelip korunan/saklanan' kişiler için hayatta kalma şansının sıfır olduğunu ortaya koydu. 

Hayat üçgeni metodumu kullananlar için hayatta kalabilme şansı yaklaşık olarak % 100 oldu. Bu film Türkiye'de ve Avrupa'nın geri kalan kısmında milyonlarca izleyici tarafından izlendi. Bu film ABD, Kanada ve Güney Amerika'da RealTV programında izlendi. 

DOUG COPP'UN ÖNERİLERİ 
1) 'Binalar çökerken basitçe 'çömelen ve korunan' kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa, araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.
2) Kediler, köpekler ve bebekler'in hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında sizde bu şekilde kıvrılmalısınız. Bu doğal bir güvenlik ve hayatta kalma içgüdüsüdür. Daha küçük bir boşlukta hayatta kalabilirsiniz. Hafifçe ezilecek ama yanında boşluk yaratacak bir kanepe, geniş büyük bir eşyanın yanında durun.
3) Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina çökerse geniş yaşam boşlukları oluşur. Ayrıca, ahşap binalar daha az yoğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. Tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. Tuğlalar bir çok yaralanmalara sebep olacaktır, ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar yaratırlar.
4) Eğer gece yataktayken deprem olursa, basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. Oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanında yere uzanmalarını salık veren bir uyarı notunu odalarda her kapının arkasına asarlarsa depremlerde çok büyük hayatta kalma oranlarını sağlayabilirler.
5) Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse, kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın..
6) Bina çökerken Kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür...Nasıl mı? Eğer kapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya arkaya doğru düşürse inen tavanın altında ezilirsiniz. Eğer kapı kirişi yana doğru yıkılırsa ikiye bölünürsünüz. Her iki durumda da ölürsünüz!
7) Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir 'frekans aralığına' sahiptir; ana binadan bağımsız/ayrı olarak sarsılırlar. Merdivenler ve binanın geri kalanı devamlı olarak birbirlerine çarparlar, ta ki merdivenlerin yıkılışı 
gerçekleşene kadar. Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkılmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır. Depremde yıkılmamış olsa dahi, merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. Merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa dahi her zaman güvenlik açısından kontrolden geçirilmelidir.
8) Binanın dış duvarlarına yakın yerlerde durun, mümkünse dışına çıkın. Binanın iç kısımlarındansa dış kısımlarına yakın yerlerde olmak çok daha iyidir. Binanın dış çevresinden ne kadar içeride olursanız, çıkış yolunuzun kapanma ihtimali o kadar artacaktır.
9) Aynen Nimitz yolundaki katlar arasındaki (yıkılan) blokların meydana getirdiği gibi, deprem anında üst yolun yıkılmasıyla ezilen araçların içinde bulunan insanlar ezilirler. San Francisco depreminin kurbanlarının hepsi araçlarının içindeydiler. Hepsi öldü. 
Araçlarının dışına çıkıp,aracın yanına uzanıp veya oturarak kolaylıkla hayatta kalabilirlerdi. Ölen herkes eğer araçlarından çıkıp, araçlarının yanına oturabilseler veya uzanabilselerdi yaşıyor olabilirdi. Ezilen bütün araçların yanında-kolonların direkt olarak üzerine düştüğü araçlar hariç- 3 feet yükseklikte boşluklar oluşmuştu.
10) Enkaz halindeki gazete ofislerini ve çok miktarda kağıdın olduğu ofisleri dolaşırken kağıdın sıkışmadığını /ezilmediğini keşfettim. Kağıt yığınlarının/kümelerinin etrafında geniş boşluklar bulunur/oluşur.  

5 Ekim 2011 Çarşamba

İMDAT BANA BİR İŞ LÜTFEN , YOKSA KENDİMİ DOĞRARIM ..

Bildiğiniz gibi , dünyanın şu anda en önemli meselesi işsizlik sorunudur .
Bu sorun doğum oranı artdıkça daha da kötüleşmekte olup , bununla başetmek  gitdikçe imkansız hale gelmektedir .
Nüfus ne kadar çoğalırsa ticaret okadar artar tezini 3-5 dangoş tarafından  aptalları kandırıp sakinleştirmek için söylenmiş kuyruklu bir yalandır .
Gezegenimizin insanları tapa gaz üremekte , tavşanlarla yarışmaktadırlar. Buna sebep ise tanrının verdiğini geri çevirmenin günah olduğunu zannetmektir . Yani tanrı 15 tane verse bile bunları kabullenmemiz lazım .
Ya da  çekilecez !!
İşsizler tahminin üzere korkunç bir depresyona girerler . Hele daha önce çalışıp işsiz kalanlar hepten kötü durumdadırlar . Evde eşleriyle didişip dururlar ve değişik bir psikoloji üretirler .
* Her sabah uyandıklarında pencereden aşağıya bakıp sokakda servise binenlere büyük bir kıskançlıkla bakarlar .
*şehirde dolaşırken iş insanlarını görmemek için iş saatlerinde ve iş muhitlerinden uzak dururlar.
*Forumlara üye olurken meslek kısmına Diğer i seçerler.
*bir yığın insanın işsizlikten dolayı evlerine ekmek götüremediğini düşünür , siyasilerin en kısa zamanda buna çare bulmasını dilerler .
*tanrının var olup olmadığı konusunda daha ciddi düşünülmesi gerektiğini düşünürler .
*Aile büyüklerinden sık sık , '' komşuların  evlatlarının çok iyi işyerlerinde çalıştığı '' yorumlarını işitirler.
*muhakkak çeşitli tikler geliştirirler
*TV de National geographic ve discovery seyretmekten uzman mühendis yada zoolog  gibi hissederler .
*Lise den arkadaşlarının kendisini  Facebook da bulmaması için dua ederler .
*Kariyer sitelerine yapmış oldukları müracaatların karşısında sıfır cevap  olmasına alışmaya çalışırlar.
*Çocuklar para istemesin diye uyuma numarası yapar yada tuvaletden çıkmazlar .
* Sabah programlarını seyretmekten  , neredeyse  ostrojen salgılamaya başlarlar   .
Kısacası  işsiz insan  insanlığını kaybetmeye başlar , sürekli memleket meseleleriyle ilgilenir , sağa sola e-postalar atıp şikayetlerini dile getirir ,  şişmanlamaya ve geçimsiz olmaya başlar .
Telefon konuşmalarının sonu genellikle ‘’hayırlı olsun ‘’   ‘’ kısmet ‘’   ‘’ inşallah ‘’   benzeri laflarla biter .
Ben sizin yerinizde olsam  patronumla aramdaki ilişkiyi  bozmazdım .. benden söylemesi .
Haa  bu arada unutmadan söyleyeyim : SSK primleriniz yatmazsa  artık komşu veteriner e muhtaç olabilirsiniz .
 Uzaylılar işsiz bırakmasın .

4 Ekim 2011 Salı

KARATENİZ' U NEDEN SELLER PASAR DAA.

Bu karadeniz de yaşanan olayların haddi hesabı yoktur .

Orada yaşayan  gaga burunlu vatandaşlarımızın  fıkralarından herhalde hepinizin haberi vardır .

Nedense tüm fıkralar , o bölgede yaşayan vatandaşlarımız için yazılmıştır ve yazılmaya devam etmektedir .

Genelde bu fıkralar hep laz kökenli insanlarımız için kurgulanır ama tüm karadeniz bölgesi insanlarına maledilir.

Baktığınız zaman, karadenizlileri hepimiz kıvrak zekalı, çalışkan , mert, akıllı insanlar olarak biliriz .

Peki. o takdirde bu fıkralar neden üretiliyor dersiniz ?

Haa işte önemli ve hayati  nokta burada . Bu vatandaşlar tarafından icra edilen vakalar, yurdumuzun hiçbir yerinde görülmeyecek, yaşanmayacak cinsten de onun için .

Büyük şehirlerde kaçak yapılan  binaların  hemen hemen tümü karadeniz kökenli TC vatandaşlarının eseri .

Hazine arazilerinin, temelli ödünç (!) alınarak , saf vatandaşlara tapusuz mapusuz gazlanması  işi de genellikle bu arkadaşlaraın becerileri arasındadır .

Orman arazilerinin üzerindeki fazla miktarda bulunan ve işe yaramadığı söylenen ağaçların yakılarak, ortaya çıkan arazilerin gene tapusuz mapusuz satılma işlemlerini genelde kimler yapıyor dersiniz .

Memeleketimizde husule gelen husumetlerin sona erdirilmesi , karşılıksız çek ve senetlerin gayet sevimli bir şekilde  tahsili , olan fakat adaletli bir şekilde uygulanması mümkün olmayan kanunların beceremediği tatsızlıkları tatlıya bağlayan arkadaşlarımızın çoğu karadenizlidir.

Yerüstünde güneşin zararlı ışınlarından rahatsız olarak yeraltına inen vatandaşlarımızın isimlerini şöööyyle bir aklınıza getirin (!) . 

Nasıl hatırlayabildinizmi bu isimleri ?  Aferin sizlere ..

Trolculük ve çeşitli  kurnaz taktiklerle Karadeniz, daha sonra Marmara , ve daha sonrada kabına sığamayıp taşarak Akdeniz e kadar inerek balık nesillerine son veren, ve 1 adet çingene palamut'unu bize 15 TL ye yediren , balıkçı tabir edilen mümtaz kişilikler bilin bakalım nerelidir.

Ya yeraltında ve yerüstünde faaliyet gösteren  tarikatların çoğunluğu kimler tarafından açılır !

Bu yazmış olduklarım yazacaklarımın teminatıdır .

Bu yukarıda belirtilen icraatlar tamamen istem dışı olup, mecburiyet den yapılmaktadır .

İnanın tüm bu arkadaşlar zaman içerisinde Şeytan'ın kumandası altına girmektedirler .

Dolayısıyla tanrı da cezalandırıyor olabilir bu arkadaşlari.   Bak :  sel felaketleri

Çok da üzülüyor insan ..

Ama yapacak birşey yok . Bunlar düzelmez oğlu düzelmez .

3 Ekim 2011 Pazartesi

İLERİ DEMOKRASİ


"Avanta kömür" muamelesini ıslıklayan taraftarı para cezasına çarptırıp, bi daha stada sokmayacaklarmış...

Halbuki, para cezasına çarptırılıp, stada sokulmaması gerekenler başkaları!

Çünkü...

New York'un "demokrat" valisi var, Obama'nın has adamı, David Paterson... Bu vali, beyzbolefsanesi Yankees'in taraftarı...

Geçen seneki final maçını, en faça koltukta seyretti.

Gel gör ki, "şerefsiz" New York Post Gazetesi, merak eder, Yankees Kulübü'nü arar, Vali'nin kaç bilet aldığını, parasını ödeyip ödemediğini sorar.

ABD bizim gibi "ileri demokrasi" ülkesi olmadığı "kabile devleti" olduğu için, "Sana ne lan" diyemezsin, cevaplayacaksın.

Yankees Kulübü, Vali'ye beş tane bilet verildiğini, parasının ödenmediğini açıklar. Niye ödenmemiş? "Resmi görevli" olarak geleceği bildirilmiş, resmi görevliden para alınmıyor.

Gel gör ki, "haysiyetsiz" New York Post Gazetesi, bu sefer, neden bir tane değil de, beş tanebilet verildiğini merak eder.

Araştırır... Vali'nin iki yardımcısına, oğluna ve oğlunun arkadaşına "avanta" bilet aldığını ortaya çıkartır...

Haşırt diye manşet yapar.

Buyrun burdan yakın...

Manşetteki soru basittir: "Avanta bilet rüşvet değil mi?"

Vali tutuşur...

Yankees'le temas kurup, parayı ödemek istediğini söyler. Orası "yalakalar devleti" olduğu için,Yankees kulübü "Reca ederim efenim, ödenmiş kabul edelim" diyemez maalesef...

Hesapları denetleniyor. "Kredi kartı numaranızı verin, tahsil edelim" der.

Vali "ebelek gübelek" der.

Çünkü, kredi kartından öderse, ödeme tarihi ortaya çıkacak. Yani, maçtan önce değil,gazetenin manşetinden sonra mecburen ödemek zorunda kaldığı anlaşılacak.

Hal çaresi?

Vali der ki: "Çek vereyim!"

Verir çeki... Ancak, cinlik yapar, eski tarih atar.

Böylece, sanki maçtan önce parayı ödemiş gibi olur. Sonra da utanmadan basın toplantısı yapar, "İftira atıyorlar... İşte ödediğim çek" der.

Gel gör ki, "karaktersiz" New York Post'un manşeti, ihbar kabul edilmiştir.

"Badem bıyıklı" polis devreye girer. Çek, adli tıp tarafından incelenir.

Mürekkep testiyle, çeke atılan tarihin çakma olduğu kanıtlanır.

"Puşt" New York Post manşeti dayar: "Vali yalan söylüyor!"

Hadi bakalım, New York Eyaleti Dürüstlük Komisyonu devreye girer iyi mi...

Dedim ya, orası bizim gibi "ileri demokrasi" ülkesi olmadığı için,böyle saçma sapan komisyonları var...

Toplanır, haşırt diye 62 bin 500 dolar cezayı geçirir Vali'ye.
2 bin 500 dolar bilet parası, 60 bin dolar yalan söylediği için!

İşin "hazin" tarafı... Dürüstlük Komisyonu'nun üyeleri, bizzat vali tarafından seçiliyor. Yani,"Koltuğumuzu ona
borçluyuz, pisliğini örtelim, aklayalım" demiyor "nankör" herifler!

Netice?

Uçtu vali.

Obama çıkıp "Kefilim" demedi. Zart diye değiştirildi. İnsan içine çıkamıyor şu anda.

Bizim şeref tribünlerine çoluğunu çocuğunu doluşturan bürokratları, VIP localarında saçını tarayarak poz veren generalleri, maçı yazmadığı halde başköşeye kurulan gazetecileri,koltuğunu beğenmediği için kavga çıkaran siyasileri, el pençe durup ihale kapan kulüp yöneticilerini görünce...
    
 "İyi ki ileri demokraside yaşıyoruz" diye mutlu oluyor insan.

Demem o ki, değil ıslık...

Vuvuzela öttürsen hikâye.

Sivrisinek eskidendi çünkü...

Anlayana davul zurna saz,

anlamayana sazı soksan az.

Gerçi  Saz bazıları için  antrenman aleti olarak kalır hani ..

IRKLARDA ÇORBA OLURMU ? OLURSA NE ÇORBASI OLUR .




ABD`deki Stanford Üniversitesi`nin araştırması, Anadolu`da yaşayan insanların dünyanın farklı bölgelerine ait 12 farklı gen taşıdığını ortaya koydu.

Araştırmaya göre, Anadolu insanı Kuzey Afrika`dan Finlandiya ve Hindistan`a kadar birçok farklı gen taşıyor.

ABD`deki Stanford Üniversitesi`nin yaptığı bir araştırma, Anadolu`nun dünyanın en çeşitli gen yapısına sahip bölgelerinden biri olduğunu ortaya koydu. Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Genetik Bölümü`nün 2003 yılında başlayan araştırmasına göre, Anadolu`da yaşayan insanlar, Sibirya`dan Finlandiya`ya, Orta Asya`dan Balkanlar`a ve Hindistan`dan Kafkaslara kadar birçok farklı halkın genlerini taşıyor.

95 bölgeden örnek alındı

Aralarında Türk uzmanların da bulunduğu 15 kişilik geniş bir ekip tarafından yapılan "Anadolu`nun Genetik Profili" isimli araştırmada,En yüksek oran `J geni`
İşte yapılan araştırmaya göre Anadolu`da yaşayan toplulukların taşıdığı genler:

J geni (Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Balkan): Yüzde 33.8

R geni (Avrupa): Yüzde 24

E geni (Afrika ve Güney Avrupa): Yüzde 11.4

G geni (İran ve Kafkas): Yüzde 11

I geni (Kuzey ve Doğu Avrupa): Yüzde 5.2

L geni (Hindistan): Yüzde 4.2

N geni (Sibirya ve Finlandiya): Yüzde 3.9

C, Q ve O geni (Orta Asya): Yüzde 3.4

K geni (Pakistan): Yüzde 2.5

A geni (Afrika): Yüzde 1

 Anadolu, insanlık tarihi için anahtar coğrafyadır. Anadolu üzerinden bir kol Avrupa`ya diğer kol ise Orta Asya ve sonrasında Kuzey, Güney ve Uzak Doğu`ya gittiler.

 DNA şifrelerimizde dünyanın bütün DNA kökleri bulunmakta.

Anadolu tüm ırklar, etnik unsurlar ve medeniyetler için bir kaynaşma potasıdır."

Türkler Avrupa nın en karısık halkımı  dersiniz .

İSVİÇRE merkezli  Genea şirketinin geçen mayıs ayında yaptığı araştırmaya göre ise, Avrupa`da yaşayan halklar arasında genetik anlamda "EN KARIŞIK  ve EN AZ SAFKAN " olan topluluk Türkiye halkı.

Avrupa ve Türkiye`nin çevresindeki bölgede bu kadar karmaşık bir genetiğe sahip olan başka bir millet daha yok.

Türklerin taşıdığı genler ise şöyle: 1) Türk, 2) Berberi, 3) Yunan, 4) Alman, 5) Slav, 6) Arap, 7) Yahudi, 8) Balkan

Anneciğim ! hani ne oldu o anlatılan ari türk ırkına ?

SONUÇ MU ?        

 Zebze Çorbası.