6 Ağustos 2014 Çarşamba

TATİL NASIL GADDAR OLABİLİYOR.


Altı üstü 1 hafta sürecek bir tatil için tam 4 hafta plan program yaptık .

Hemi de ne planlar, ne hesap kitaplar.  Tam bir bütçe uygulaması şeklinde geçti bu 4 hafta .

Hangi uçak şirketi ile  saat kaçta uçarsak daha ucuz olur ? hangi uçağın Shuttle bağlantısı hangi saatte daha hesaplı .

Sabah ilk uçuşa binersek  Havaş ın servisi varmı ?   YOK . eee o zaman taksiye binmek zorundayız. O zamanda uçuşun ucuzluğu güme gitti . Koy uçak parasını taksi parasının üstüne; +  sabahın köründe kalkmanın ağzımıza verdiği pas tadının giderilmesi için gerekli olan Kahve parası . oho oh oldumu sana kol gibi bir fatura .

Vazgeçildi ilk uçuştan . Öbür hava yollarının daha mantıklı saattaki uçuşuna bilet alınmak üzere web sahifesine girildi. O da ne !  kredi kartını kabul etmiyor  (! ) . kahrolası  tatil, daha başmadan  sinir etmeye başladı .

-“ götürmicem işte seni tatile lanet kredi kartı “

Neyse sonunda planımızı sonuçlandırdık  ve  otomfil ile gitmeye karar verdik . Depoyu fulledik ve Şirin Hanımı, az benzin yakmak için benzin deposunun tarafındaki koltuğa yan kaykılması şartıyla oturttuk .

1882 adlı bir Taş Hotel de harika bir vakit geçirdik . Hem bina  hem sahipleri hemide 5 odada kalanlara şefkat dağıtan 2 cici hanım öyle güzel alaka gösterdiler ki pes valli billi .

Bu oteli herkese tavsiye etmece .

İlk sabah kalkamamak üzere  planlanmış olmamız lazım ki, kafalarımızı yastıktan kaldıramadığımız gibi, kahvaltı ederken düşmememiz için bizi koltuklarımıza bağladılar .

Plaja gidene kadar akşam oldu desek yeridir . Birimiz ( kızım ) mayosunu giymeyi unuttu,bir diğerimiz 12 numara güneş kremini bulamadı  ben ise kova kürek diye tutturmuşum. Neyse Şirin Hanım başımdan aşağı soğuk suyu dökünce toparladım .

Hangi plaja gideceğimiz konusundaki sevgi ve cömertlik dolu teklifler sonunda Ilıca Plajına gidip nostalji yaşamaya karar verdik . İyiki de gitmişiz . 45 senedir görmediğim  bir kız arkadaşıma rastladım  ve Şirin Hanım’ın ve Naz’ın şaşkın bakışları arasında ona doğru koşmaya başladım.

Kum da koşmanın zorluğunu unutmuş olmalıyım ki 2 defa düşerek kızcağıza ulaştım;

-“ canım ne haber, nasılsın, hiç değişmemişsin “
Kızcağız uzaylı görmüş gibi bana bakarak;
-“ ay vallahi sende aynı kalmışsın, hala yakışıklısın “
-“ sağol şeker, bir insan bu kadar mı aynı kalır “
-“ haha her zamanki gibi çok komplimantiksin “
-“ kız sana kompiliman yapmamak mümkünmü? Peki neler yaptın neler yapıyorsun, çoluk çocuk “

-“ var var 3 tane Allah bağışlasın, bir de kocam var “
-“ bravo vallahi. Bende az kalsın çocukları babasız yaptın zannedecektim eğer kocandan   bahsetmeseydin “

-“ yaa hala espritüelsin vallahi , peki sen neler yapıyorsun ? evlilik filan ?”

-“ vallahi şeker  2-3 tane eskittim, ama sadece bir kızım oldu, hala bekarım ve diğer yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim “

-“ hahaha . hiç kimseyi görüyormusun bizim gruptan ?”
-“ evet tabii romatizma merkezinde görüşüyoruz arasıra, ya da Huzur Evleri araştırması yaparken rastlaşıyoruz  kimi zaman “

Durduğum konum itibarı ile sırtıma yapışan güneş sayesinde eriyen etimden süzülen ter popomun yarığından aşağı doğru süzüldüğü için inanılmaz bir kaşıntı yapıyor.
Tabii bende  elim mayomun içinde hart hart kaşımaya başlamıştım,namusssuz öyle güzel de kaşınıyordu ki. .

Bu arada durumu farkeden kızım uzaktan bana uyarı amaçlı kaş göz yapıyordu Ama ben kaşınmaya başladımı dı kimse beni durduramaz .

Kızcağız benim suratımdaki ifadeyi görmüş olmalı ki ban şöyle bi bakıp;
 " hayrola bişimi arıyorsun ? " demez mi, bastım kahkahayı " eriyorum aşağıya doğru" demişim.

-“ sen var ya sen, hiç yaşlanmazsın da ; ne olur beni affet senin adını hatırlayamadım (!) “
-“ şaka söylüyorsun değilmi ?” diye afallamış vaziyette bakıyorum.
-“ yok vallahi, insan yaşlandıkça isimleri hatırlayamıyor “.

Bu arada ben o sırada bize doğru gelmiş olan ve  kocası olduğunu anladığım vatandaşa şöyle bir selam çakıp , şekerin kolunu dostça okşuyorum ve;
-“ çüşünüz be şeker bana bunuda mı yapacaktın “ deyip saçlarını çekiyorum.

Şeker biraz demorolize olmuş, yüzü hafifçe kızararak  bana soruyor
-“ peki benim adım ne “
-“ kız Mebrure senin adını nasıl unuturum “

O anda şekerin kızarmış olan yüzü morarmaya başlamıştı ve kocasına döküp bakmaya başladı .Ben de dönüp Şirin Hanım a bakmaya başladım ve acaba her zamanki gibi beni sapıklıkla  suçlar bir surat ifadesi takınıp takınmayacağını görmeye çalıştım.

Tabii sonuç aynı idi . Şöyle bir surat ifadesi gördüm:
“ sapık ne olacak (!) “

Aynı anda şeker bana adımı bir daha sordu ve ben adımı söyledim .Kızcağız şaşkınlıkla gülmeye başladı . Hem gülüyor hem kocasına bakıyordu .Sonra bana döndü ve;
-“  Ben seni tanımıyorum bir yanlışlık oldu, sende benim eski bir arkadaşıma benziyorsun “ demez mi .

Ben alı al moru mor gülümsemeye çalışırken Şirin Hanım dan akşam gelecek yorumları düşünmeye başladım . Hele orada saftirikçe oturmuş beni seyreden kızımın, beni okşayıp
-“ ah benim yaşlı bunak babacığım “ deyişini aklıma getiriyordum ki  şeker bir den üzerime saldırdı ve;

-“ hahah nasıl kandırdım seni manyak Enis, ben Münire’yim. Sen benim adımı nasıl unutursun haa söyle bakayım “.

Ben şoke olmuş vaziyette, içimden küfrediyorum, “ aman ne komik ne komik , sıçmışım Münire'ye de Çeşme'ye de , Tatile de. “ .

O günden sonra eski bir arkadaşıma benzettiğim birine gözükmemek için kızımla defalarca takı dükkanlarına dalmayı bile göze aldım .

Tatil ile ilgili diğer maceralarımızı ileride yazmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder